Online bir platform üzerinden gerçekleştirilen programda “Ormanda Oduncu yahut Perspektifin Baltalanması” başlığı altında yaptığı konuşmayla Karadeniz, Şeker Ahmet Paşa’nın Ormandaki Oduncu tablosu, İslam sanatlarında perspektif ve tersten-perspektif konularına dair değerlendirmelerini izleyenlerin dikkatine sundu.

 

 

Şeker lakabının Şeker Ahmet Paşa’nın hayatı kavrayış biçimiyle ilgili olduğunu söyleyerek sözlerine başlayan Dr. Mustafa Uğur Karadeniz, “Bugün mevzubahis ettiğimiz ’Ormanda Oduncu’ isimli tablonun yapılış tarihini bilmiyoruz. Bir 19’uncu yüzyıl eseri. Batı’daki resim tarihinin gelişimi sonucu ortaya çıkan manzara resmi, bizdeki resim tarihinin başlangıcı oluyor bir yanıyla. Gerek Osman Hamdi Bey, gerek Şeker Ahmet Paşa, gerek Süleyman Seyyid manzara resmine yöneliyorlar. Ama Ahmet Paşa’nın özellikle bu resmi, o çizginin dışında Berger’ın da özellikle vurguladığı birkaç husus var. Bugün hem biraz onlardan bahsedeceğim, biraz da aslında bizim klasik sanatlardaki perspektif yoksunluğu ya da Florenski’nin tanımlamasıyla tersten perspektif kavramı üzerinden anlatmaya çalışacağım" dedi.

 

 

 

“Perspektif yoksunluğu sadece sanatsal bir gelenek değil bizzat Osmanlı zihniyet dünyasını yansıtan bir üst bakıştır"

 

 

 

Karadeniz, "Osmanlı’da adlî, siyasî olaylar ve protokol kuralları için yapılan çizimler ile yangın, isyan gibi durumların oluşlarını ve sonuçlarını belgelemek için yapılan 19. yy’daki çizimlerden hareketle söylenirse perspektif yoksunluğunu, sadece sanatsal bir gelenek olarak değil bizzat Osmanlı zihniyet dünyasını yansıtan bir bakışın (nazariye) eseri olarak değerlendirmek gerektiği ortadadır. Varlığın ahenkli birliği, perspektifin sunduğu tek bir gözün sabit bir noktadan bakışıyla ulaşabileceği bir hakikat değildir. Perspektif, gerçekliğin sadece görünenden ibaret olduğu sanısını verirken görünenin dışında bir gerçeklik bulunmadığı düşüncesindedir. Onun zıddına tersten perspektifle özne durduğu yere göre değil, inandığı değere göre bakma imkânı kazanmış olacaktır. Klasik dönem İslam düşünce ve sanatını anlamak için de saatle bölünmüş zamanın ve perspektifle sabitlenmiş mekânın dışına çıkmak gerekir" diye konuştu.

 

 

 

“Bizde resim, hikâyenin bir de resim yoluyla tasvirine dayanıyor”

 

 

 

“Aslında bizler öncelikle duvar resmi diyebileceğimiz yani herhangi bir metinden bağımsız resim anlayışı çok geç dönemde, Lale Devri’nde nispeten biraz Levni ile başlıyor ama öncesinde yok" diyerek sözlerini sürdüren Karadeniz, “Bizdeki resim dediğimiz olgu daha çok metinde anlatılan, tahkiye edilen hikâyenin bir de resim yoluyla tasvirine dayanıyor. Dolayısıyla bağımsızlaşmış bir türden bahsedemiyoruz, klasik dönemde görsel sanat için bile. Diğer sanat türleri için bambaşka bir tasvir biçimi hakim. Dolayısıyla Osmanlı Dönemi için bir 19’uncu yüzyıl ürünü duvar resmi, bağımsızlaşmış resim kültürü olarak. Şeker Ahmet Paşa’nın da figür vurgusu öne çıkardığı belki de tek resmi kendi portresi, kendi portresinin dışındaki natürmort resimleri olsun, manzara resimleri olsun çok figüratif sayılmıyor aslında. Yani burada da baktığımızda figürler görüyoruz ama. Aslında bu figürün sıradan bir manzara resminden farklılık arz ettiğini anlatmaya çalışacağım. Bir kere askeri eğitim alıyor, Şeker Ahmet Paşa; burası önemli. Yani askeri eğitimden bahsediyorsak teknik bilginin de son derece önemli olduğunu kabul etmemiz gerekir. Hem anatomi dersi alıyor hem de menazır dediğimiz perspektif eğitimi alıyor. John Berger’ı da en çok şaşırtan şey bu. Nasıl olur da Paris’te son derece modern bir resim eğitimi almış bir adam, bütün bu eğitime sırtını dönerek bambaşka bir sanat kulvarına yönelmiş. Bu, Berger’ı şaşırtabilir ama klasik dönem sanatlarına baktığımızda hiç de şaşırtıcı değil aslında" şekilde konuştu.

 

 

 

“Şeker Ahmet Paşa deneysel bir türe yönelmiş değildir”

 

 

 

Perpektiften kaçınmanın hakim kültürün doğal bir yansıması olduğunu ifade eden Karadeniz, “Bunun cehaletle geometri bilmemekle ya da bilgisizlik ile herhangi bir alakası da yoktu. Yine Şeker Ahmet Paşa’nın neredeyse otoportresi hariç bütün resimleri, figürler hep doğa karşısında küçük çaresiz çizilmişlerdi. Bu da önemli bir yaklaşım yine Şeker Ahmet Paşa’nın resim yaklaşımıyla ve Şeker Ahmet Paşa’nın bu deneyimini herhangi bir deneysel sanat çabası olarak değerlendirmemek lazım. Kendisinden önceki devam eden geleneğin doğal bir uzantısı olarak görmek lazım. Yani burada Şeker Ahmet Paşa bir hevesle ya da bir nostalji ile bir deneysel türe yönelmiş değil. Bizzat tevarüs ettiği geleneği bir de görsel sanatla ifade etme çabası içerisinde. Mesela ressam ve şair olan Bedri Rahmi Eyüboğlu da Şeker Ahmet Paşa’yı değerlendirirken onun Batı eğitimi almasına vurgu yapıyor ama Doğu’ya da son derece bağlı olmasına dikkat çekiyor ve resimlerinde inanılmaz bir bütünlüğün olduğunu söylüyor. Yine Şenlikname Düzeni isimli minyatür üzerine çok iyi bir okuma yapan Sezer Tansuğ da mesela Şeker Ahmet Paşa’yı değerlendirirken onun peyzaj temasına yaptığı dünya çapında bir üslup katkısından bahsediyor" ifadelerini kullandı.

 

 

 

“Ormanda Oduncu yahut Perspektifin Baltalanması” başlıklı konuşma, dinleyenlerin aktif katılımı, soru ve katkılarıyla sona erdi.

 

 

Karadeniz: “Perspektiften kaçınma hakim bir kültürün doğal bir yansımasıydı”

Karadeniz: “Perspektiften kaçınma hakim bir kültürün doğal bir yansımasıydı”

Karadeniz: “Perspektiften kaçınma hakim bir kültürün doğal bir yansımasıydı”

Karadeniz: “Perspektiften kaçınma hakim bir kültürün doğal bir yansımasıydı”

Kaynak: aa