6 yıl önce bugün Türkiye en karanlık sabahlarından birine uyandı. 10 Ekim 2015'te Başkent'in göbeğinde "barış" talebiyle bir araya gelen, çoğunluğu gencecik insanlardan oluşan kitle, Ortadoğuyu kana bulayan şeriatçı terör örgütü IŞİD'in bombalı saldırısına uğradı. Hain saldırı sonrasında 103 yurttaşımız yaşamını yitirdi, onlarca insanımız sakat kaldı. Başta saldırıya uğrayıp sağ çıkanlarda, sonra tüm toplumda hiç geçmeyecek bir travma oluştu.

Bombalı saldırı sonrasında yaşananlar da bir o kadar karanlık ve insanlık adına utanç vericiydi. Arap şeyhleri öldüğünde milli yas ilan eden siyasi iktidar, 10 Ekim Katliamı için kılını kıpırdatmadı. Laik bir Cumhuriyet'i Ortadoğu'nun azılı teröristleri için dinlenme tesisi haline getiren, onları Başkentimizin kalbine hançer sokabilecek kadar ülkemizi/insanımızı savunmasız bırakan politikaların sahipleri hesap vermedi. Planlı bir miting olduğu halde, büyükşehirlerde düzenlenen tüm mitinglerin aksine 10 Ekim sabahında mitingin giriş-çıkış alanlarında neden arama yapılmadığı aydınlatılmadı. Bombalı saldırı sonrasında yaralılara ve onların başında yardım bekleyen yurttaşlara biber gazı sıkılmasının, polis araçlarının ablukası nedeniyle ambulansın çok yakın bir mesafede geliyor olmasına rağmen gecikmesinin hesabı sorulmadı. 103 canı bizden koparan hainlerin MİT tarafından yakın takip edilmesine, bu konuda Emniyet'e 2 ay önce "saldırı olabilir" diye resmi uyarıda bulunmasına, yani katliamın göz göre göre gelmiş olmasına rağmen sorumlular hakkında gereği yapılmadı.

Hatırlanacağı üzere; 7 Haziran 2015'te AKP'nin hükümet kurma çoğunluğunu kaybetmesinin ardından bu hazmedilemeyerek 1 Kasım'da tekrar seçime gidilmişti. Ne hikmettir ki bu iki seçim arasında terör hortla(tıl)mış, toplam 694 kişi can vermişti. Dönemin Başbakanı Ahmet Davutoğlu'nun "Sonrasında oylarımız arttı" dediği 10 Ekim Katliamı da işte bu karanlık süreçte yaşanmıştı. Katliamı anlamak ve aydınlatmak için hayati öneme sahip bu zaman aralığında yaşananlar da ne yazık ki karanlıkta bırakıldı.

Maalesef 10 Ekim Katliam Davası da ülkenin birçok siyasi katliam davası gibi sonuçsuzluğa itildi; katliamın kendisi kadar utanç verici hale geldi. Davanın ilerleyişi, toplumun ilerlemesi için gayret gösteren aydınların katlini konu alan faili meçhul davalarını aratmayacak kadar göstermelikti. Her duruşma, acılı aileler ve adalet bekleye kamuoyu için eziyet dolu bir müsamere gibi ilerledi. Aileler, defalarca adliye önünde dahi polis şiddetine maruz kaldı. 
Her krizi fırsata çevirme gayretiyle göz dolduran iktidar, 10 Ekim Katliamı'nı aydınlatmadığı gibi bu saldırıyı uzun süre ülkede Anayasal bir hak olan gösteri ve yürüyüşlerin engellenmesi için bahane etti. Sonuç olarak 10 Ekim Katliamı, ülke tarihinde bir utanç, bizlerin yüreğinde geçmeyecek bir sızı haline geldi.

Eğitim-İş olarak yas içindeki ailelerin derin acılarını yüreğimizde hissediyor, paylaşıyoruz. 10 Ekim Katliamı'nı lanetliyor, güzide ülkemizi cihatçı teröristlere yuva edenleri kınıyoruz! Ve altını çiziyoruz:
Toplumda hâlâ kanamaya devam eden bu yarayı iyileştirecek tek tedavi adalettir. Derhal adalet istiyoruz!