Cami vaazları, medrese toplantıları, himmet organizasyonları, ışık evleri, dershaneler, okullar, çalıntı sorularla sınavlar, bürokrasi sızması ve devletin adım adım ele geçirilmesi...

Ve 1970'lerden itibaren siyasi kurumların, devletin, istihbaratın, bürokrasinin, yani iktidarların gözünün önünde sessizce, sinsice bir karanlık organizasyonun neredeyse ülkenin her köşesini kuşatması...

İşte bizzat istihbaratın içerisine girerek, emniyetin içine sızarak, askeriyenin içerisinde örgütlenerek, bürokrasinin koridorlarında büyüyerek, memleketin her köşesinde hücreler oluşturarak, o hücrelerde palazlanarak, devletin damarlarında adım adım ilerleyerek, "paralel bir yapı" oluşturacak kadar devasa bir organizasyonun kuşatmasıdır bu...

15 Temmuz 2016'daki "darbe" girişiminin ardından sadece cemaatin devlet içerisindeki örgütlenmesinden söz edilmedi, parti liderleri üzerinde bu kadar etkili olabilecek, siyasete bu kadar diz çöktürebilecek ve rejimi bu kadar saf dışı bırakabilecek "müritlerin sayısı-gücü ne kadardır acaba" diye merak da edildi?..

Siyasi arenadaki cemaat...

"Darbe" yapacak kadar büyüyen, rejimi ele geçirebilecek kadar cesaretlenen Fethullahçılar gerçekten 5 ile 10 milyon arasında bir nüfusu mu kapsıyordu, yoksa uzmanların da tahmin ettiği gibi sayıları bir milyon civarında mıydı?..

Ya da kimi AKP'lilerin "darbe" girişiminin ardından söyledikleri gibi, cemaatin üye sayısı öyle abartıldığı gibi değildi, "sadece bürokrasi içerisinde" mi güçlülerdi?..

Cemaatin oy bazındaki gücü ilk kez 2015 seçimlerinde test edildi... Fethullahçılar bağımsız olarak seçim kazanmanın daha kolay göründüğü büyükşehirlerde, bürokrasi içerisinde önemli mevkilere gelmiş adaylar çıkartmıştı...

İstanbul 1. bölgeden aday olan tutuklu polis şefi Ali Fuat Yılmazer yüzde 1.92 oranla 59.679 oy almıştı...

İstanbul 2. bölgeden aday olan tutuklu polis müdürü Yakup Saygılı'ya yüzde 1.32 oranla, 33.058 oy çıkmıştı...

İstanbul 3. bölgeden aday olan Hakan Şükür yüzde 1.69 oranla 48.882 oy almıştı...

Ankara 1. bölgeden aday olan tutuklu polis yetkilisi Nazmi Ardıç'a yüzde 2.17 oranla 40.004 oy, Ankara 2. bölgeden aday olan Yurt Atagün'e ise yüzde 2.90 oranla 41.761 oy verilmişti.

İzmir 1. bölge bağımsız adayı olan cemaat üyesi İlhan İşbilen ise yüzde 1.96 oranla 25.869 oy alabilmişti...

Yani ilk kez bir genel seçimde vekil olmak isteyen cemaat bağlantılı bağımsız adayların oy oranı 250 bini zor aşmıştı...

Sadece 3 büyükşehirde aday gösteren cemaat üyelerine 250 bin oy verilmişken, acaba örgütlü oldukları diğer kentlerde aday çıkartmış olsalardı destek oranı hangi rakamlara ulaşabilirdi?..

Bu sorunun direkt oy bazında olmasa da, en azından örgütlenme ya da bağlantılı kişilerin sayısı açısından ilginç yanıtları var...

 

Soylu'nun ürkütücü açıklaması!..

 

2019 verilerine göre; Elazığ'ın nüfusu 591 bin, Çanakkale'de 541 bin kişi yaşıyor, Kütahya'nın nüfusu ise 579 bini aşmış...

Türkiye'deki 81 ilden 46'sının nüfusları 600 binin altında...

Peki; Türkiye'de artık "terör örgütü" olarak nitelendirilen bir cemaatin ülke içerisinde sadece gözaltı işlemi geçirmiş nüfusu kaç biliyor musunuz?..

Zonguldak'ın 596 bin 53 olan nüfusunu çoktan aşmış operasyon yapılan cemaat üyelerinin sayısı...

Örgütlenmedeki ürkütücü tabloyu görmek için İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'nun 15 Temmuz'un yıldönümü nedeniyle cemaat operasyonlarına dikkat çektiği şu açıklamasına odaklanmak gerekiyor;

"İçişleri Bakanlığımız bünyesinde FETÖ ile mücadele kapsamında 15 Temmuz 2016'dan bugüne kadar 99 bin 066 operasyon yapılmış, 282 bin 790 gözaltı ve 94 bin 975 tutuklama gerçekleştirilmiştir. Halen bu suç kapsamında tutuklu olan kişi sayısı 25 bin 912, süreç içinde toplam işlem yapılan şahıs sayısı ise 597 bin 783 kişidir."

Soylu'nun açıklamasının sonundaki 597 bin 783 rakamı cemaatin Türkiye genelindeki örgütlenmesi ile ilgili çok çarpıcı bir tabloyu gösteriyor...

Hiç kuşkusuz, her gün yapılan operasyonların sonuçlarına bakılırsa bu rakamın yıl sonuna kadar en az 750 bine ulaşacağı tahmin ediliyor...

Yani 2021'in ortalarına ulaşıldığında operasyona uğrayan cemaat müritlerinin sayısı Türkiye'deki 50 ilin nüfuslarının çok üzerine çıkmış olacak...

Peki; bu çarpıcı sonuçlara niçin mi dikkat çektik?..

"Sami"ler ve kuşkular!..

Fethullahçıların bürokraside, siyasette ve sivil kesimdeki örgütlenme oranı sadece operasyon geçirenler açısından 600 bine yaklaşmışken, AKP iktidarının cemaatle ilgili çelişkili-şaşırtıcı uygulamaları var ki, "Bu ne perhiz-bu ne lahana turşusu" dedirtmeye devam ediyor...

Üstelik bu çelişkiler Erdoğan'ın "ne istediler de vermedik" sözünü bir kez daha gündeme getiriyor!!!

Evet; 2016'da, dönemin Başbakan Yardımcısı Nurettin Canikli'nin, "buzdağının görünen yüzü" olarak nitelendirdiği operasyonlar sürerken, diğer taraftan, üzerlerinde cemaat gölgesi olanların önemli makamlara atanması şaşkınlık yaratmıştı...

Darbe girişimi sonrasında tutuklanan Tümgeneral Mehmet Dişli'nin ağabeyi Şaban Dişli, Lahey Büyükelçiliğine, FETÖ'nün eski dernek yöneticisi Ali Erbaş, Diyanet İşleri Başkanlığı'na, Zaman Gazetesi'nin eski ortağı Fettah Tamince, Turizm Tanıtım ve Geliştirme Ajansı'na, Bank Asya'da 16 yıl görev yapan Ali Fuat Taşkesenlioğlu Sermaye Piyasası Kurulu'na, Pensilvanya'da Fethullah Gülen ile görüşen eski AKP'li vekil Afif Demirkıran da Turkcell'e atanınca, kamuoyunda "pes artık" sesleri yükselmişti...

Gelelim bu yazıyı oluşturan asıl kuşkuya...

Söyler misiniz; 15 Temmuz'un yıldönümü etkinliğinde Erdoğan'ın Sarayı'nda sahneye çıkan tasavvuf sanatçısı Sami Savni Öner'in daha önce Pensilvanya'ya giderek Fethullah Gülen'e konser vermiş olması nasıl bir icraattır?..

CHP Grup Başkanvekili Engin Altay'ın açıkladığı gibi; "15 Temmuz Şehitleri Anıtı'nın mermerlerinin FETÖ soruşturması kapsamında tutuklu bulunan Sami Çoban'ın şirketinden 33 milyona alındığı" iddiası vahim değil midir?..

Peki; AKP'nin Türk Tarih Kurumu'nun başına getirdiği zatın, "darbe teşebbüsüne katılmış cemaat üyelerine sahip çıkılması ve topluma kazandırılması" çağrısı hangi gizli gündemin hesabıdır?..

Evet; bir yandan büyük şehirlerin nüfusu kadar müride operasyon yapılırken, diğer yandan hem 15 Temmuz'a gölge düşüren hem de darbe kurbanlarının kemiklerini sızlatan "son üç vaka" nasıl bir ikiyüzlü çelişkidir acaba?..

Ne gizemli bir güçmüş ki cemaat, gölgesi hem "mermer"lerin hem de siyaset "sahne"lerinin üzerinden bir türlü gitmiyor!!!