Afganistan'da tüm dünyanın suskun bakışları eşliğinde akıllardan uzun süre silinmeyecek bir insanlık dramı yaşanıyor. Afganistan'da tüm büyük vilayet merkezlerinin kontrolünü ele geçiren şeriatçı Taliban, son olarak ülkenin başkenti Kabil'i de aldı.

Afganistan Cumhurbaşkanı Eşref Gani, Taliban'ın Kabil'i kuşattığı sırada ülkeyi terk etti. Çok sayıda ülke, Afganistan'daki personelini ve hatta evcil hayvanlarını tahliye ediyor. Kötülüğün, barbarlığın vücut bulmuş hali olan Taliban'ı yaratan emperyalist ülkeler, yarattıkları canavarı halkın üstüne salarak bir günde ülkeden çekildi. Binlerce Afgan ise Kabil'de havaalanına akın ederek şeriatçı talana uğrayan ülkeyi terk etmeye çalışıyor.

Herkesin canhıraş biçimde kaçtığı ülkede ise AKP'nin ABD'ye söz vermesi nedeniyle Mehmetçiklerimiz görev yapıyor. Sınırlarımız kontrolsüz bir göçe maruz kalıyor. Orada yaşanan dram, kelebek etkisiyle bizleri de sarsmaya başlamak üzere.

Daha acı ve düşündürücü olan ise ülkemizi yöneten iktidarın, bir şehri ele geçirdiğinde ilk iş 15 yaşından büyük ve bekar olan tüm kızların kendisine köle olarak teslim edilmesini emreden Taliban ile ilgili "İnanç olarak aramızda farklılık yok" deme cüretini gösterebilmesi; kendi yurttaşlarını sırf muhalif oldukları için "terörist" diye yaftalayan havuz medyanın Taliban'ın baş adamlarına siyasetçi gibi davranıp ekranlarını açması.

Eğitim-İş olarak altını çiziyoruz:

Taliban ile inanç olarak da, anlayış olarak da, yaşadığımız yüzyıl olarak da asla kapanmayacak farklar vardır. Ülkemizin kurucusu büyük önder Mustafa Kemal Atatürk sayesinde birçok Avrupa ülkesinden bile önce kadınlara seçme ve seçilme hakkı tanıyan Türkiye Cumhuriyeti ile kadınları köle olarak gören anlayış arasında dağlar kadar fark vardır. "Beni anlamak için kahvehanelerde değil laboratuvarlarda sabahlayın" diyecek kadar aklın yolunda bir lider tarafından kurulan ülkemizi, sorgulayan herkesi kafir olarak gören ve öldürmeye çalışan bir barbar sürüsüyle aynı cümle içinde kullanmak dahi gaflettir. Ne mutlu ki Taliban ile aramızda sayılamayacak kadar fark, aşılamayacak kadar yol vardır.

Tam da bu farkların altını çizmenin, belirginleştirmenin, bu farklara sıkı sıkı sarılmanın zamanıdır. Unutulmamalı ki Afganistan'da olanlar emperyalistlerin kadim Ortadoğu'yu din maskesi takan barbarlarca yönetmeye çalışmasının kaçınılmaz bir sonucudur. Ülke kaynaklarını sömürmek, silah piyasalarını hareketlendirmek, güzelim vatanları kendi üslerine çevirmek için ezelden beri uğraşan emperyalistlerle aynı kayığa binmenin sonucu, her zaman o karanlık sularda boğulurken onların gidişini izlemektir. Akıl ile, bilim ile, laiklik ile, insani değerler ile yönetilmeyen her ülkede, din adı altında vatanını satan, kendi insanına bu dünyada cehennemi reva gören bir canavar büyümektedir.

Türkiye'nin bulunduğu konuma ve bu haldeki Ortadoğu ülkeleriyle komşu olmasına rağmen emperyalistlerin bu taktiklerinden uzak kalabilmesi, Mustafa Kemal Atatürk ve onun her yurttaşın eşit haklara sahip olacak şekilde kurduğu Cumhuriyet sayesindedir.

Afganistan'da yaşanan ve tüm dünyanın en fazla romantik cümleler sarf ederek seyrettiği trajedi, bizler için büyük bir ders barındırmaktadır. Şimdi Cumhuriyet'e ve değerlerine daha çok sahip çıkmanın, barbarlarla ve o barbarlığı kullanışlı bir canavar olarak yaratan emperyalistlerle medeniyet ve anlayış olarak arayı daha çok açmanın zamanıdır.