"Eşyanın tabiatına aykırı" diye bir söz var ya; işte konu "çelişki" olunca da, yaşamın her alanında ısrarla kullanılıyor bu deyim...

AKP'nin son dönemde içine düştüğü karmaşa ve bu karmaşanın "erken seçimi" tetikleyeceği şeklindeki anlayışın da birbiriyle çatıştığını gösteriyor bu deyim...

Ülkeyi 18 yıldır yöneten siyasal anlayış dehşet verici bir güç zehirlenmesinin içinde mi bocalıyor, yoksa akılları durduran bir pervasızlıkla, freni patlamış bir kamyon gibi belirsiz bir hedefe doğru mu ilerliyor?..

AKP'nin son dönemde içinde bulunduğu pervasızlığı, güç zehirlenmesini, her şeyi oldu bittiye getirme çabasını ve "herşeyi ben bilirim" yaklaşımını anlatmak için onlarca özdeyiş, deyim ve tanımlama kullanılabilir ama inanın hepsi çaresiz kalır...

Ancak iktidarın öyle şoke edici bir duruşu var ki, işte bu sarsıcı-yıkıcı icraatlar duruşu yalnızca AKP'nin gidişatıyla ilgili soruları karmaşık hale getirmiyor, aynı zamanda, "bunlar ne yapmaya çalışıyor" gibi artık milyonlarca insanın kafasındaki soruyu da büyüttükçe büyütüyor...

Türkiye'de; YouTube hesaplarında, sosyal medyanın canlı yayınlarında, gazete köşelerinde ve televizyon ekranlarında, "AKP bitti, çöküyor- gidiyor" şeklinde konuşanların önünde de acil yanıtlar beklercesine, adeta zıplayarak duruyor o sorular...

Örneğin; bir siyasal partinin erken seçime gitme gerekçesinin perde gerisinde yeniden güçlenme kaygısı dışında bir şey olabilir mi acaba?..

Peki; AKP şu anda, 10 yıl önceki güçlü döneminde olmadığına göre ve her gün yeni bir skandalla sarsıldığına göre, niçin gitsin ki erken seçime?..

Yalnızca bu soru değil, AKP'nin erken seçime gitmesini engelleyen o kadar gerekçe var ki, inanın saymakla bitmez...

Herkesle kavgalı iktidar...

 

Özellikle son 5 yılda; güç zehirlenmesinden midir, pervasızlıktan mıdır, yoksa iktidar şımarıklığından mıdır bilinmez ama kötü, yıkıcı, sarsıcı ve tartışmalı icraatlarıyla kendi ayağına sürekli kurşun sıkıyor AKP...

Peki; iktidardan bir an önce gitmesi gereken AKP'yi erken seçimden uzak tutacak, her kesimle giriştiği kavgalara ne demeli;

- EYT protestolarının yanı sıra, her yıl verilen üç beş kuruşluk göstermelik zamla, daha da yoksul hale getirdiği 12 milyon emekli ile çatışmıyor mu AKP?..

- İnsanı ayakta tutan, gıdadan enerji harcamalarına kadar yüzlerce kalem ürüne her gün zam yaparken, milyonlarca kamu çalışanını artık açlık sınırının bile altında kalan maaşlara mahkum etmiyor mu AKP?..

- AKP, bir dönem altın dönemini yaşayan tarım sektörünü en sıradan gıda maddesini ithal ederek batırmadı mı, köylüyü-çiftçiyi yoksul, çaresiz bırakarak iflasa sürüklemedi mi?..

- Altyapısız, bilim adamına muhtaç gecekondu üniversitelerinden bilgisiz- beceriksiz- donanımsız şekilde mezun edilen milyonlarca genç işsizliğin girdabında dolaşmıyor mu son yıllarda?..

- İthalatın-ihracatın ve üretimin neredeyse durma aşamasına geldiği bir ülkede, istihdam sorunları giderek büyürken ve sadece son bir yılda yüz binlerce işyeri kapısına kilit vururken, ekonomiyle savaşmış olmuyor mu AKP?..

- Türkiye bugünlerde yüzlerce milyar dolar dış borcun kıskacında çırpınmıyor mu, altın ve dövizdeki çılgın yükseliş gelecek belirsizliğini kangrenleştirmiyor mu?..

- Ülke giderek artan iflaslar, batık banka kredileri, 30 milyonu aşan icra dosyalarıyla çırpınırken, toplumun neredeyse yarısıyla çatışmış olmuyor mu AKP?..

- Başta eğitim olmak üzere, rejimi ayakta tutan tüm unsurları ve dayanakları yerle bir eden iktidar partisi, bir yandan da dış politikadaki hatalarıyla sürekli kendine düşman yaratmıyor mu?..

- Demokrasinin ve düşünce özgürlüğünün neredeyse çöpe atıldığı bir dönemde, iktidarın yanlışını yazan gazeteciler cezaevine atılırken- baroların bölünmesine karşı çıkan avukatlar sokaklarda dövülürken, AKP döneminde insan hakları ihlalleri giderek büyüyor mu?..

Evet; Türkiye'de son dönemde büyüyen çarpıklıkları, ezilen kesimlerin dertlerini ve iktidarın yanlışlarını anlatmak için sayfalar yetmez...

Velhasıl, erken seçime gideceği öne sürülen AKP'nin toplumda çatışmadığı kesim yokken, sürekli kendi ayağına kurşun sıkan iktidar partisi, erken seçime giderek intihar etmiş olmaz mı?..

Peki; bu vahim tablo ve  memleketteki her kesimin ezildiğini gösteren utanç verici sosyo ekonomik manzaralar ülkeyi aslında nereye sürüklüyor?..

Erdoğan gündemi oyalıyor...

Evet, yukarıdaki tabloya bakılırsa ortaya şöyle bir sonuç ve soru da çıkıyor; Türkiye'de memurdan işçiye, öğrenciden esnafa, sanayiciden ithalatçıya, gazeteciden hukukçuya, kitle örgütlerinden siyasi partilere kadar toplumun her kesimiyle çatışan AKP neye dayanarak, nereden güç ve destek alarak erken seçime gidecek ki?.. Toplumun her kesiminde infial büyürken, yerel seçimlerin sarsıcı tokatı iktidarı sarmışken, olası bir erken seçimde kimden oy alacak AKP?..

Üstelik, sosyal- siyasal- ekonomik ve diplomatik açıdan en yaralı olduğu dönemde, ülkede milyonlarca dar gelirlinin tepkisini en çok çektiği süreçte, ekonomik darboğazın milleti iyice boğduğu bir aşamada, kim gidecek AKP'ye destek için sandığa?..

Duygusallığı ve özellikle rehaveti bir tarafa bırakarak sormak lazım;

Devleti pervasızca yönetirken, tüm güç elindeyken erken seçime neden gitsin ki AKP?..

Neredeyse tüm anket sonuçları AKP'yi bazen 30-35, bazen de yüzde 35-39 bandında göstermeye devam ederken, Erdoğan'ın kitleler karşısındaki yılgınlığı büyürken, ekonomi allak bullak olmuşken, işsizlik çıkmazı (intihar gibi)

sosyal patlamaları tetiklerken, iktidar partisi devletin- bürokrasinin- siyasetin gücünü bırakarak sandığa gider mi?..

İktidar partisi bir lastik topla oynar gibi gündemle oynuyor sürekli...

İşte son olarak Ayasofya'da olduğu gibi, tepki çeken, infial yaratan sarsıcı icraatlarla da gündemi oyalamaya, zaman kazanmaya çalışıyor ve iktidarını (hangi koşulda olursa olsun) sürdürecek bir sinsi strateji yürütüyor AKP...

Peki bu strateji AKP'yi ve ülkeyi nasıl bir sonuca götürür?..

Zaman kazanmaya çalışıyor AKP... İşte Erdoğan; Corona salgını sırasında, özellikle oy aldığı yoksul- çaresiz kesimleri, 4,5 milyon aileyi destekleyerek, bir yandan da devlette- yerel yönetimlerde kadrolaşmaya devam ederek ve son olarak gündeme geldiği gibi (İstanbul gibi kentleri 30 seçim bölgesine bölerek, dar bölge üzerinden seçim yasası ile oynayarak) hazırlıklar yapmaya çalışıyor ve seçim dönemi yaklaştığında da, daha güçlü şekilde sahaya inmeyi hedefliyor...

Başta CHP ve İYİ Parti olmak üzere, muhalefet AKP'nin bu oyalama ya da tuzak taktiklerini, iktidarı ne olursa olsun yürüterek, zaman kazanma siyasetini önleyecek tedbirler almalı...

Özellikle de, her iktidarın sonunu getiren yoksulluğu öne çıkartarak, çaresiz kitleleri uyandırmalı, aynı zamanda da yolsuzluklar ve çarpıklıkların üzerine giderek, iktidarın oyalama-zaman kazanma stratejisini tersine çevirecek yöntemler bulmalı muhalefet...

Aksine; ardı ardına yapılan anketlerde, "AKP gitti- gidecek- gidiyor" derken beş yıllık süre bitecek ve iktidar partisi, muhalefeti de "rehavet"e sürükleyerek meydanlarda at koşturmaya devam edecek... Bizden uyarması...