"Gençliği yetiştiriniz. Onlara ilim ve irfanın müspet fikirlerini veriniz. Geleceğin aydınlığına onlarla kavuşacaksınız."
Büyük Atatürk'ün zihinlere kazılması gereken ve "Andımız"daki yol gösterici ışığa da dikkat çeken yukarıdaki sözünü niçin mi anımsattık acaba?..
Çünkü Atatürk'ün ölümünün ardından bu ülkede sosyal ve siyasal alanda başlayan yozlaşma, dehşet verici bir gerilemeyi tetikledi ve 1946'dan itibaren de Türkiye'de tarikat ve cemaatlerden nemalanan gerici siyaset anlayışı cumhuriyetin rövanşını almak için taarruzlarını yoğunlaştırdı...
O gün bugün, sadece cumhuriyet-laiklik ve aydınlanmanın kazanımları değil, Atatürk'ün adı bile gericilere taviz veren bağnaz siyasetin taarruzlarıyla itibarsızlaştırılmaya çalışıldı...
Bugün "millî otomobil, millî helikopter, millî uçak" yapma iddiasıyla ve uzaya gemi gönderme rüyasıyla yaşayan bir iktidarın döneminde, Gazi'nin 90 yıl önce, icraatlarla tarif ettiği bilim ve aydınlanmayla ilgili tüm öngörüleri de ne yazık ki saldırı altında...
Bu saldırı sadece özelleştirme adı altında genç cumhuriyeti yokluk ve sefaletten kurtaran sanayi tesislerinin yok pahasına yandaşlara peşkeş çekilmesi ile bitmedi...
Aynı zamanda eğitimden bürokrasiye, sağlıktan güvenliğe kadar Atatürk döneminin kurumsallaştırdığı bir devasa devlet yapısı da, temelinden her gün taşlar çekilerek, ne yazık ki bir bölümü de tahrip edilerek bugünlere gelindi...

 

Andımız'a düşman siyaset...
AKP iktidarında yoğunlaşan cumhuriyete saldırılar sadece Gazi'nin bıraktığı mirasın tarumar edilmesine yol açmadı, aynı zamanda Büyük Önder'in adının stadyumlardan-caddelerden-parklardan silinmesi gibi utanç verici bir furyayı da yoğunlaştırdı...
Düşünsenize; AKP'nin daha birkaç gün önce "reform" adı altında Anayasa değişikliğinin temellerini atmak için sıraladığı iddialar gazetelere manşet olurken, aynı anda 1933'ten bu yana okullarda okutulan "Andımız"ın Danıştay kararıyla yok edildiği ve devlet madalyalarından Atatürk'ün görüntüsünün silindiği haberleri de kahredici saldırılar olarak toplumda şok yarattı...
Evet; AKP'nin 18 yıllık iktidarı döneminde, Atatürk ve laiklikle birlikte, cumhuriyetin kurumlarıyla Gazi'nin mirasının da hedef alındığı yüzlerce eylemle adeta cumhuriyetin rövanşını alma çabaları zirve yaptı...
Toplum artık bir gerçeği net olarak gördü; iktidar partisi ve "açılım" ortakları cumhuriyetle kavgalı...
Kinci kesim işte bu yüzden de, Atatürk'e öfkeli siyaset anlayışını tarikat ve cemaatleri sevindirmek ve her icraatla onların ağzına birer parmak bal çalmak için yoğunlaştırıyor...

CHP neden susuyor?..
Ancak bir başka kahredici gerçek de, ne yazık ki "güvendiğimiz dağlara karlar yağdı" deyimini her gün sayfa sayfa karşımıza getiriyor!..
Ve utanç verici bir sessizlik; gaflet-dalalet ve hıyanet yüzünden toplumun zihninde devasa bir hayal kırıklığına da yol açıyor...
Ne tuhaf değil mi; Atatürk'ün kurduğu ana muhalefet partisinin içerisinde Gazi ile sorunlu il başkanları yetmezmiş gibi, onlara müttefik olacak vekiller de CHP'ye sızdırılıyor, laikliğin Anayasa'ya girişi ve hilafetin kaldırılmasının yıldönümleri bizzat CHP liderince gözardı ediliyor ve partinin tepe yönetimi külliyen susabiliyor!..
Ve ne yazık ki CHP, iktidarla mücadele bahanesiyle; daha dün AKP'nin içersindeyken cumhuriyetle kavga eden iki yeni partinin liderine övgüler yağdırıyor, onların yanısıra, "Andımız"a düşman HDP ile iş birliğini yoğunlaştırıyor...
"Andımız"la ilgili Danıştay kararının gündemi sarsması ve devlet madalyalarından Atatürk'ün silindiği haberi gündeme gelir gelmez sosyal medyada devasa bir öfke büyürken, herkesin dikkat çektiği bir konu vardı ki, asıl kahredici de buydu... Başta CHP olmak üzere muhalefet neden susuyor acaba bu saldırılar karşısında?..
"Andımız" konusunda utanmadan susanlar acaba kimleri ürkütmek istemiyor;
"Türk'üm" sözcüğünden nefret eden bölücüleri mi, "gizli merkez" denilen üst aklı mı, perde gerisindeki ortakları mı, oy bekledikleri tarikatları mı, Soros liboşlarını mı, "Truva" kısraklarını mı, yoksa partilerine sızan Atatürk düşmanlarını mı?..
Ne yaman bir çelişkidir ki; cumhuriyetle kavgalı kesimleri hoşnut etmek uğruna, Ankara'nın göbeğindeki Orman Çiftliği'ne kadar Atatürk'ün mirasında darmadağın edilmiş yer kalmamışken, başını kuma gömen iş birlikçiler, "Türk'üm doğruyum, çalışkanım" cümlesine bile sırtını dönerek iktidar rüyası görüyor bu ülkede!..
Ve şu gerçek ne vahim ki, toplumun güvendiği dağlara yağan karların, artık umutları yerle bir eden çığlara dönüştüğünü de kanıtlıyor; Cumhuriyete saldırıların yoğunlaştığı bir dönemde, gerici ve bölücü kesimleri ürkütmemek için "Andımız"a ve Gazi'ye yönelik düşmanlığa sessiz kalan bir muhalefet siyaset yapıyor bu ülkede!..
Söyler misiniz, biz aslında kimlerden utanmalıyız?..