AK Parti iktidarının altında bir bit yeniği aramaması gerektiğini, Anayasa Mahkemesi'nin, kararlarında "hukuki" davrandığını dahi "siyasi" verilerle ispata çalışıyoruz; böyle zırvalık olur mu?

Neymiş efendim;

AYM'nin mevcut üyeleri, ister Cumhurbaşkanı eliyle olsun, ister TBMM eliyle olsun, son tahlilde "zaten" mevcut iktidar tarafından atanmış, niye iktidara "karşı" bir tavır içinde olsunmuş…

Zaten, "Hükümet'le karşıtlık içinde bir pozisyonları yok"muş…

 

"Hepsi zaten AK Parti ile siyasi olarak aynı görüşte insanlar"mış…

***

Tamam o zaman problem yok!

Gönül rahatlığıyla "bağımsız" olduklarını düşünebiliriz!

***

Bunları, nereden biliyoruz?

 

Daha doğrusu neden biliyoruz?

Neden, bilme ihtiyacı duyuyoruz?

Bu bilgiler bizde niye var?

Niçin, başta yüksek yargıdakiler olmak üzere hakim ve savcıların "siyasi görüşleri"ni, "ideoloji"lerini, "mezhep"lerini bilmek, öğrenmek hatta zaman zaman bu bilgiler doğrultusunda tedbir almak durumunda kalıyoruz?

Bize ne?

Ve dahi, bizimkilerden, onlara ne?

Kılık kıyafetlerinden, saç-sakal traşlarına kadar, bunları bilmeyelim, bilemeyelim diye değil miydi hakim ve savcıların uymasını beklediğimiz kuralların nedeni?

Bilmeyelim ve "önyargılarımız" olmasın haklarında; kendimizi hiçbir anlamda "deplasmanda" hissetmeyelim.

***

AYM'yi, siyasi iktidarın "hedefi" olmaktan kurtaracak yegane şeyin, "verdiği hiçbir kararda hukuka, vicdana ve adalet duygusuna aykırılık bulunmaması" değil de, üyelerinin "siyasi iktidarla olan duygu, düşünce kardeşliği" varsayılmasından büyün ilmek geçirilir mi "hukukun üstünlüğü" kavramının soluk borusuna!

***

Tek başına bu hal bile, Türkiye Cumhuriyeti Anayası'nın, Cumhuriyet'in niteliklerini bildiren -değiştirilemez- maddesindeki, "Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, millî dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk Devletidir" ifadesini telaffuz ederken, bir ayağımızı kaldırmamızı gerektirmez mi?

Çarpılacağız yoksa!

***

"Hukuk devleti", böyle bir şey değil; olamaz.

***

Mahkemelerinin bağımsızlığını(!) bile siyasi iktidara sadakat vurgusuyla açıklamaya kalkışan bir ülke, kavramsallaştırıldığı günden bu yana "mahkemelerin bağımsızlığı" üzerinde gelişmiş bir sistem olan "hukuk devleti"nin "ta kendisi" olduğunu, nasıl iddia edebilir?

***

İktidarının, yönetenlerinin kimliğinden, kişiliğinden, siyasi görüşünden, ideolojisinden bağımsız olarak; "yasama"yı etkisiz elemanlaştırıp, "yürütme" ve "yargı"yı da tek elde toplayan hiçbir sistem, "hukuk devleti" sıfatıyla anılamaz; eşyanın tabiatına aykırı.

Yasama, yürütme ve yargının "ayrı kuvvetler" olarak belirmediği hiçbir sistem; kanunların 'bir gece ansızın', tekme tokatla, 'torba'lar içine gizlenerek, oldu bittiye getirilerek ve "Anayasa aykırılık" içerecek şekilde çıkarılabildiği hiçbir sistem; "dokunulmazlığın" hiçbir şey değilse söylemde Anayasal ilkeleri çiğneme aparatı gibi kullanıldığı hiçbir sistem, "bazı kişiler"in, "bazı kurumlar"ın, "bazı işlemler"in, "bazı eylemler"in pekala yargı denetiminden kaçırılabildiği hiçbir sistemde, "hukukun üstünlüğü" aranamaz; zira bulunamaz.

***

Bu sebeplerle…

Güçlendirilmiş bir parlamenter sistem…

Demokrasinin işletilebildiği bir siyasi partiler yasası…

Temsilde eşitlik ve adaleti hedefleyen bir seçim sistemi…

Ve "tam bağımsızlaştırılmış" yargı düzeni…

Yasa devletiyle de olmaz…

Polis devletiyle olmaz…

Mülk devletiyle olmaz…

Peki yasa devletiyle?…

Onunla da olmaz.

Lütfen algılarınızın ayarlarıyla oynatmayın; din adına savaştığını iddia edenlerin mızraklarının ucuna Kuran'ı Kerim sayfalarını takmasından hiçbir farkı yoktur; adaleti, mızraklarının ucuna taktıkları "ceza maddeleri"yle tesis edebileceklerini düşünenlerin.

Baktık kafamıza uymuyor, çıkarırız bir yasa, yönetmelik, kararname; kağıt üzerinde "hukuki" mi hukuki, kim ne diyebilir, ne yapalım yasalar böyle!

***

Ama "hukuk devleti" böyle bir şey de değil işte!

***

Mahkemenin, sadece işlendiği öne sürülen suçla ilgili ceza maddelerini uygulamasıyla tesis edilmez; bu uygulamayı Anayasal hak ve ilkelere halel getirmeyecek şekilde yapmasıyla tesis edilir "adalet" hukuk devletlerinde.

Bunların, "doğumla başlayıp ölümle bitme, dokunulmaz, devredilemez ve vazgeçilemez olma" gibi nitelikleri "mahkemeye kadar" değildir…

Ve bu sebeple, "hak ihlali", yargılamanın ve hükmün adaletiyle ilgili önemli, çok önemli bir kriterdir.