AYRILIĞA YATIRILMIŞ BİR AKILDA DUYGU ARANMAZ…

İçimde ve mavi hülyalarımda yeşermeye başladı sonbahar dürtüsü

Bu yüzden

Montajlı bir dayatma ile gelme kapıma!

Klişeleşmiş yeminlerin inandırıcılığı havanda su dövmek gibi,beyhûde

Absürt yollara tenezzül bir tık daha düşürür bendeki seni

Bu yüzden söyleyin,

Rüzgârın dudaklarına dikiş atacağım.boşuna esmesin!

Ayrılığa yatırılmış bir akılda duygu aranmaz

 

OYUNCU…

Hey Dostum!

Sen olsan ne yapardın?

Birisini seviyorsun.Bu kahrolası dünyada her şeyden daha fazla onu seviyorsun.Onsuz yaşamak bile istemiyorsun.Ve o seni artık istemediğini söylüyor.Onun gözünde bitiksin,pisliksin,hiçsin.

Lânet olsun! Oyuncu olmalıymışsın,kalp kırıklığından ölen oyuncu…

 

ÇOCUKLAR VE AT SİNEKLERİ…

 Bir çocuğun gözlerinde yakalayabilmek hayatı,mâsumiyeti,beyazlığı.

Ve karanlığın,siyahın en koyu tonlarını yaşamak büyük sanılan cüce insanlarla…

Sen onlara bir şey veriyorsun,onlar seni sonsuza taşıyor.

Çocuklar…çocuklar…ah çocuklar…

 

ARIYORUM…

Kendi rengimi arıyorum okuduğum kitaplarda,seyrettiğim film-dizelerde.

Dinlediğim müziklerde ise,ruh dünyamı aralayacak kapıların anahtarlarını

bulmayı ümit ediyorum.Bu davranışlarım,bu yönelişlerim bir zaaf veya acziyetimin dışa vurumu değil,bilâkis,kendimi tanımak istememdeki iyi niyetimin ruhumda ve tenimde meydana getirdiği metamorfozun anlaşılamazlığının tesbitidir.Benim bütün çabam, kendime daha çok özgürlük alanı açmak içindir.

 

MİNİK PENCERE…

Hey,sen!

Bu satırları okuyan

Sen hiç sokağa atılmış,kimsesiz bir mavinin gözlerine baktın mı ?

Yada,kalp yetmezliği olan kahverenginin gövdesinden arta kalanlara ?

Peki bir ambulans sirenine yüreği cızzz ederek bakan ve dua eden insanların yüzlerine ? Peki,birde,gereksiz fedakârlıklar peşinde ufalanan,yok olan insanları düşündün mü hiç? En kötüsü de aşka peşkeş çekilen erotizm perdeli konuşmaları dinleyip,okudun mu ?

Şu üç günlük dünyada bana yansıyanlardan minik bir pencere sizlere

 

KARAR ZAMANI…

Bir okurum bana;

siz,çok iyi bir hayal tacirisiniz dedi.

Bu söz üzerine kelimelerimi,cümlelerimi,şiir ve güncelerimi,makalelerimi siyah kalemle yazıya dökerek karanlığa teslim ettim.Oysa,bölünerek çoğalan hüzünlerimden mürekkepti çoğu kaleme aldıklarım.Acemi bir çağlayanın sağa sola taşan,bulaşan suları gibiydi sözlerim.Taştıkça da bazen gönül inciten,bazen gönüller feth eden,çoğunlukla okuyucuların kendilerininden parçalar bulduklarıydı.En azından bana yansıyanı oydu.

Demek yanlış algılamışım;karşımdakilerin umutlarıyla,hayata bakışlarıyla olumsuz anlamda,tesirler meydana getirerek,duygularıyla oynamışım.

Üzülmedim,dersem yalan olur.

Acaba diyorum,yazma işini tamamen bıraksam mı?Yoksa bir müddet askıya mı alsam?Kararsız kaldım.Yada en doğrusu yazdıklarımı sadece kendime saklayayım.

Offff..Anlaşılan karar vermem biraz zaman alacak.