En istemeyenimiz bile, bir noktada, kendini "dayatılan gündeme" teslim olmaktan alıkoyamadığı için bu köşeye kısmet olmadı ama sosyal medyada hanidir sorduğum soru net;

Libya'daki "iç çatışma"da, "iktidar mücadelesi"nde tereddütsüz taraf olan ve "Türk askeri"ni "saha"ya sürmekten çekinmeyen Türkiye, bölgesel manada Rusya, küresel manada ABD güdümlü Ermenistan'ın saldırısı altındaki Azerbaycan'da nerede?

"Gönüllerde" olmak dışında yani!

Azerbaycan'ın dün itibarıyla 11 şehit verdiği  (Hoş Türkiye kaç bin şehit verdiği halde, kendini korumak adına hangi 'kalıcı' hamleyi yapabildi ki bugüne kadar) saldırılara karşı, Ermenistan'a (dolayısıyla Rusya'ya) ancak dün  "Biz de varız" diyebildik. Türk SİHA'larını ancak  dün uçurabildik; saldırı ve çatışmaların başlamasından günler sonra!

Neden?

***

Günlerce Dışişleri ve Milli Savunma Bakanları'nın "Azerbaycan'ın yanında olduğumuz" mesajlarından başka hiçbir şey duymadık Türkiye Cumhuriyeti adına; bu mu "en üst seviyedeki" tepkimiz?

Suriye'yle yatıp Suriye'yle kalkan, Libya'yla yatıp Libya'yla kalkan, arkalarına aldıkları haritaların önünde savaş teorileri geliştiren medya komutanlarından tık yok; adını sanını duymadığımız, haritadaki yerini bilmediğimiz bir Afrika ülkesinde basit bir sınır ihlali olsa, en azından "Dünya beşten büyüktür" tadında bir efelenmeye girişmezler miydi? Mazlumların kimsesi filan kesilmezler miydi günlerce?

Geçenlerde "Türk ve Rus liderler bir telefon görüşmesi gerçekleştirdi" mesela; "Libya ve Suriye'deki gelişmeler ve bölgesel meseleler" diye duyuruldu görüşmenin içeriği. Azerbaycan topraklarında zaten işgalci konumundaki Ermenistan, şimdi Karabağ dışındaki Azerbaycan topraklarına da saldırırken, peş peşe şehit haberleri gelirken, Ermenistan'ın bu "sürpriz cesareti"yle ilgisiz olduğu düşünülemeyecek olan Putin'le, bu konuda iki kelam edilmedi mi, yoksa Azerbaycan özel bir başlık açmaya gerek duyulmayan "bölgesel meselelerden biri" olarak mı değerlendirildi.

Bu mümkün olabilir mi? Diyelim "mümkün" hale getirildi; kabul edilebilir mi?

***

Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev,  Ermenistan'a karşı mücadelelerinde verdiği destekten ötürü "15 Temmuz Demokrasi ve Milli Birlik Günü" dolayısıyla yazdığı mektupta teşekkür etti Cumhurbaşkanı'na!

Zira Cumhurbaşkanı da, saldırılar başlar başlamaz, anında, jet hızıyla, özel bir açıklamayla değil de, ancak 14 Temmuz günü, "kabine" toplantısı sonrası başka birçok konuyla birlikte ifade etmişti Azerbaycan'a desteğini.

Azerbaycan'ın resmi hesaplarını olabildiğince takip etmeye çalışıyorum; 15 Temmuz'a kadar ki son "resmi teşekkür"leri Covid-19'la ilgili! Korona konusunda Aliyev'e özel bir mektup yazan Cumhurbaşkanı, Ermenistan saldırılarıyla ilgili yazmadı mı yani?

Ya bir "telefon görüşmesi"?

Libya'daki gibi heyet yollamalar filan?

Aliyev "ilk tepkiyi veren" diyor Türkiye için, herhangi bir fiili işbirliğinden söz etmiyor; bu durumda "sözde" mi Türkiye'nin desteği?

***

"Ne yapacak yani, Azerbaycan'a gidip savaşacak mı Türkiye?"

Valla…

Suriye'de savaşıyorsa…

Irak'ta savaşıyorsa…

Libya'da sahada yahut masada savaşıyorsa…

E zahmet olacak ama savaşacak Azerbaycan'da da!

Ayasofya Müzesini yeniden cami olarak ibadete açarken atıp tuttuğu gibi "emperyalistlere kafa tutabiliyor"sa, iddia ettiği gibi küresel güçlere eyvallahı kalmadıysa savaşacak!

Takdir edersiniz ki, şehit cenazesi kaldırmaktan bitap düşmüş bir ülkenin vatandaşı olarak "daha çok kan" görme hevesinde olduğum için yazmıyorum bu satırları. Türk vatanı uğruna savaşmasını isteyemediğimiz Türk askerinden, bizimle ilgisini hâlâ çözemediğimiz coğrafyalarda savaşmasını nasıl bekleyebiliyoruz onu anlayamadığım için yazıyorum!

***

Kaldı ki…

Libya'da mevzu bahis "mavi vatan" ise, Azerbaycan'da mevzu bahis olan da "ana vatan"…

Romantik bir düş değil bahsettiğim; dünyanın "geleceğinin" kapısı Azerbaycan. Düne kadar Ortadoğu'da yürüyen güç savaşının yarınki ve hiç de sır olmayan adresi; Orta Asya'nın kilidi.

Kişisel olarak, benim gönlümde "Tek millet" olmak Azerbaycan'ın toprak bütünlüğü için savaşmak için kafi ama Türkiye'nin bu kapıyı Ermenistan üzerinden ABD veya Rusya veya İran hiç fark etmez, herhangi bir başka güce terk etmesi en pragmatik, en realist, en stratejik bakışla da aleyhimize değil mi?

NOT: Kafamda bütün bu deli sorularla boğuşurken, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu'nun, Türkiye'nin "Azerbaycan ne şekilde isterse o şekilde" yanında olacağına dair sözlerini unutmuş değilim. Üzerine basa basa ve konuşmasını not alan basın mensuplarından da bu kısma özellikle dikkat etmelerini isteyerek söylemişti bu sözleri. Türkiye "sıcak çatışma"ya Azerbaycan'ın isteği doğrultusunda dahil olmuyorsa; veyahut iki devlet arasında gizli kalması gereken başka bir protokol işletiliyorsa; o zaman bütün bu sorgulamalardan vareste tutarak gurur duyarım Türkiye Cumhuriyeti'yle!