Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev ile eşi Mihriban Aliyeva'nın, işgalden kurtarılan Ağdam'da, tarihi Cuma Mescidi'ne yaptıkları ziyaretin görüntülerini izlerken hatırladım.

Ekim ayı başlarıydı…

"Karabağ'daki iddialarından vazgeçmeleri koşuluyla" ve yine, hiç hakları olmadığı halde "masada sahip oldukları" ("kadim bir Türk yurdu olan", milyonlarca kitabın bulunduğu tarihi kütüphanelerini, mezarlarını, hanlarını, camilerini yerle bir edip, başkent yaptıkları) "Revan" bile tek başına bu konudaki riyakarlıklarının "anıt mezarı" gibi yükselirken, Ermenistan, ironik biçimde Azerbaycan'ı, "Ermeni kültürel mirasını yok etmek", "Ermenilerin tarihsel hafızasını silmeye çalışmak", "katedrallere saldırmak"la suçlamıştı.

Açıklamanın en trajikomik yanı, hap kadar künyesine soykırım dahil türlü suçu sığdırmış bu terör devletinin, Azerbaycan'a "Dini ibadethanelerin ve kültürel eserlerin hedef alınmasının, uluslararası insancıl hukuka göre savaş suçu olduğunu ve bunun cezasının uygulanması için zamanaşımı süresinin bulunmadığını" hatırlatıyor olmasıydı.

***

Dün, -ormanları, Hocalı'dan kaçabilenler için bir nevi "hayat yolu" olduğundan, gönlümde ayrı bir yeri olan- Ağdam'ın, her metrekaresi iğfal edilmiş topraklarına bakarken, birçoğunuz gibi ben de "Camileri ahır yapmışlar(!)" diye geçirdim içimden;

Ne oldu savaş suçu?

***

Tam da, bir hışımla bilgisayarın başına geçmiş, "En büyük düşmanınız 'Camileri ahır yapanlar' mı; alın size düşman!", "En büyük ülkünüz, 'Camileri ahır yapanlara hadlerini bildirmek, ibret-i alem olacak bir bedel ödetmek, burunlarından fitil fitil getirmek' mi; alın size imkan!", "Düzmece, kindar, rövanşist bir çakma tarih anlatısına dayanarak Türk milletini kutuplaştırmak yerine, kapı gibi belgeler ve çağın tanıklığıyla, belki de ilk defa "masada da kazanması"na vesile olun Türk'ün tarih boyunca…" diye "Bizimkiler(!)"e çatıyordum ki, Kamu Başdenetçisi Şeref Malkoç'un, Anadolu Ajansı'na yaptığı açıklamayı gördüm:

- Şuşa, Ağdam, Terter ve Kelbecer'de, tarihe karşı işledikleri suçlar var. Camileri domuz ahırına çevirmişler!..

Kuru kuruya yapılmış bir açıklamadan ibaret değil; Malkoç'un duyurduğuna göre, Ermenistan'ın, "kasten ve bilerek" sivil yerleşim yerlerini hedef alan füze saldırılarını, buralara saldırırken yasaklı silah ve bombalar kullandığını, bu saldırılarda 1 yaşındaki bebeklerden hamile kadınlara kadar "savaşla ilgili olmayan sivillerin" katledildiğini, okulların, sağlık araç ve kuruluşlarının, ibadethanelerin, mezar yerlerinin zarar gördüğünü belgeleyen geniş de bir rapor hazırlamış Kamu Denetçiliğini Kurumu.

Zira bunların hepsi, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ne de, Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi'ne de, Cenevre Sözleşmesi'ne de, Uluslararası İnsancıl Hukuku'na da aykırı.

Aykırılığın ötesinde "savaş suçu".

***

Malkoç, bu haftadan itibaren AB ülkelerinin parlamentoları dahil ilgili birçok kurum ve kuruluşa ulaştıracakları raporla ilgili olarak, "Cenevre Sözleşmesi'ne, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi'ne aykırı davrananları yargılamak için savcıların, mahkemelerin önüne çıkarmak, elbette başkalarının da sorumluluğundadır. Bize düşen görev bunları kayıt altına almaktır. Ermenistan'ın insan hakları ihlalleri karşısında uluslararası yargılamada delil olacak" demiş ama boşverin o "başkalarını";

Hocalı'daki soykırımın üzerinden çeyrek asırdan fazla zaman geçti; bugüne kadar bir tek Ermenistan yöneticisi, askeri, komutanı hakkında Uluslararası Ceza Mahkemesi'nde dava açıldı mı?

Uygulamamak üzere kararlar almaktan başka ne yaptı o "başkaları"?

Kurumsal/resmi misyonlarımız dahilinde olsun olmasın en çok "her bir Türk"ün sorumluluğunda bu cani, katil, sapık sürüsünün Lahey'de yargılanmasına çalışmak.

Yetmez.

Ve dahi hükmedilecek cezalarının infazlarını sağlamak.

Serj Sarkisyan'ın Slobadan Miloseviç'ten, Nikol Paşinyan'ın Radovan Karadzic'ten ne farkı var?

SORU-YORUM

Türkiye Cumhuriyeti'ni sistem değişikliğine varan bir dönüşüme uğratan haince süreçte, Mehmet Baransu'nun temel suçu, bugün bile "FETÖ'yle mücadele"yi ve "Aldatıldık" sürecini sorgulayan birçok kişinin atıf yaptığı MGK toplantısında alınan kararlarla ilgili, velakin "zemin hazırlamak", "şartları olgunlaştırmak" dışında bir "rolü" olmayan "Gülen'i bitirme planı" haberi midir, yoksa "milli orduya kumpas bavulu" taşıyıcılığı mıdır?