Eylül…esintileriyle çalıyor kapımı yavaş yavaş

 içimdeki lâbirentlerimde kayboluyorum…

 gücenik saatlerin moral bozukluğunda duvarlar örülmeye başlandı gönül mâhzenimde. Yağmurlu öğleden sonraları pencerenin pervazına yaslanıp,ilâhi tanelerin âhengine koyverdim yüreğimi.İçimdeki dünyevî olumsuzluklar yağmurla

birlikte akar gider,pırıl pırıl bir ben doğarım yağmurun ardından çıkan gök kuşağı vâri ,belki diyerek…Acaba bir daha ne zaman yağacak yağmur diye ikide bir gözüm pencereye takılırdı..

Yağmurda çoğunlukla şunu düşünürdüm:keşke yağmurunda bir “dur-başla” düğmesi olsa…içimdeki yaramaz çocuk işte…

kurduğum hayâlimde şehrimin ışıkları ışıl ışıl olurdu içim gibi...

tur atıyorum şehrimin sokaklarında;mor salkımlı,yedi veren güllü hayat dolu evlerden  sokağa taşan hârika kokular,şen kahkahalar başımı döndürüyor âdeta…

Seni düşünüyorum tebessümümün gizeminde .içimde beyaz,pembe,kırmızı,mavi güller açtı sanki,sana karşı coşkun bir ırmak çağıldadı..gürül gürül pınarlarımdan hisset,sevdam yol alıyor…kıvrım kıvrım senin kutsal topraklarında ..hadi uzat ve dokun parmak uçlarınla nehrime… sıcakta buz gibi serinletir,soğukta en sevdiğin boğazlı kazağın gibi sıcacık sarar ,korur Seni..üzgün yüzüne tebessüm kondurur..yan tesiri de vardır elbet..Bir içli şarkının nağmelerinde,bir yanık türküde,bir sevda şiirinde buğu buğu duman olur,sicim sicim yaş olur gözlerinde..ve sol yanın acır her elini oraya bastırdığında..yalnızlığını hissedersin…Nehrim gibi  kavurur  belki Seni..işte böyle…tıpkı  yağmurlu havalarda dizlerindeki sızı gibi…hep Sende …hep Seninle…hüzün karışımı bir tebessüm yayılırken gözlerime,efil efil esmeye başladı Eylül göğsümde…hadi…düğme elinde “aç-kapa” rüzgârımı

  tercih Senin