11 Mart 2020'de, ilk vaka görüldüğünde Corona denen illet neredeyse dünyanın yarısında kendini göstermiş, ancak hiç bir coğrafyada, bugünlerde yarattığı tehlike tahmin edilmemiş ve deyim yerindeyse virüs ciddiye alınmamıştı...

Oysa bu köşeyi takip edenlerin dikkatinden kaçmamıştır;

Dünyadaki gidişat ve bilim merkezlerinin uyarılarından yola çıkarak, salgının daha da büyüyeceğine, başta Türkiye olmak üzere birçok ülkede büyük tehdit haline geleceğine, mikrobun geçirdiği mutasyonun, salgının kontrol altına alınmasını güçleştireceğine, aşı ve ilaç bulma çalışmalarının ise ancak 2022'nin sonunda etkili olabileceğine defalarca dikkat çekmiştik...

"Ben demiştim" iddiasında değiliz... Ancak görüldüğü gibi, dünyada 25 milyona yaklaşan vaka sayısı ve 850 bine ulaşan ölüye rağmen virüsün yarattığı tehdit bırakın yavaşlamayı, tam aksine, yazın sonu yaklaşırken kendini daha etkili biçimde hissettirmeye başladı...

Dikkatli okurlar farkındadır; Avrupa'da, Amerika ve çevresinde salgının etkisi giderek büyüyor, vaka sayısında patlama yaşanıyor, dünya genelindeki can kayıplarında iki ay öncesinin korkutucu rakamlarına yeniden ulaşılıyor...

Çünkü tüm dünyada Haziran, Temmuz, Ağustos aylarında, yani turizmin en yoğun olduğu dönemde vaka sayısını psikolojik olarak düşürmeye çalışan devletler, ekonomik açıdan beklentilerine ulaşamadılar ki, salgında artık daha gerçekçi rakamlar medyaya yansıyor...

Haftalardır can kaybı sayısını 20'nin altında açıklayan Türkiye'de de, Ağustos sonundan itibaren ölü sayısı aniden 40'a ulaşmaya başladı...

Binin altına düşen günlük yeni vaka sayısı da 1500'ü aştı...

Ve başta Doğu ve Güneydoğu olmak üzere, büyük kentlerle Karadeniz kırsalında, neredeyse Türkiye'nin her tarafında salgın 650 binden fazla evi karantina altında tutarken, her geçen gün yeni vakalarda ve can kaybında artış oluyor...

Süreç yanlış yönetildi..

Türkiye'de haftalardır can kaybı 20'nin altında açıklanırken, sosyal medyaya yansıyan ölü sayısı çelişki yaratıyordu...

Bu çelişkiden midir yoksa son günlerde, muhalefetin Coronanın yarattığı tahribatın gizlendiğine ilişkin yakınmasından mıdır bilinmez ama, Sağlık Bakanlığı bir anda can kaybı sayısının 40'a yaklaştığını duyurmak zorunda kalınca, her çevreden tehlike sinyalleri yükselmeye başladı...

Belli ki Türkiye'de de hükümet Coronanın yarattığı ekonomik tahribatı bir nebze olsun turizmle gidermek için virüsün yol açtığı yıkımda rakamları düşük göstermeye çalışmıştı!..

Ancak bu durum, tedbirlerin gevşetilmesini suistimal eden kitlelerin yarattığı başıboşluk yüzünden salgını daha da büyüttü...

Kimse kendini kandırmasın; önlemlerin gevşetilmesini suistimal eden milyonlarca insan, ölü sayısı düşük gösterilince, sanki salgın bitiyormuş gibi rehavete kapıldı ve sosyal faaliyetlerde yaşanan başıboşluk tüm gizleme çabalarına rağmen tahribatı ürkütücü boyutlara ulaştırdı...

Velhasıl AKP iktidarı da Sağlık Bakanlığı da yanlış bir taktik uyguladı...

İşte sonunda Corona kurulundaki üyeler bile isyan etmeye başladı...

Her taraftan "salgın kontrolden çıktı" yakınmaları duyulurken,

Ankara Üniversitesinden Prof. Dr. Mehmet Ceyhan, "Bazı uzmanlar halkı ve devleti yanlış yönlendirdi" diyerek, aynı zamanda sürecin doğru yönetilemediğine dikkat çekti...

Coronavirüs Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Mustafa Necmi İlhan ise ağır hasta sayısındaki artışa dikkat çekerek ürkütücü açıklamalar yaptı...

İlhan'ın aşağıdaki açıklamaları salgınla ilgili tehlike sinyallerini doruğa çıkartıyor;

"30 Temmuz tarihi itibarıyla bugünün rakamlarını kıyasladığımızda, bir ay öncesinde 10 bin 678 aktif vakamız varken, 16 bin 997 oldu. Yani, yaklaşık bir ayda aktif vaka sayısında yüzde 50'den fazla artış var."

Salgının bitiş tarihi!..

Evet; son günlerde salgını büyüten pervasızlık daha fazla kendini göstermeye başladı...

Okullar açılıyor, insanlar tatilden dönüyor, yazlık yerleri yavaş yavaş boşalmaya başlayınca da kırsaldan kentlere, metropollerden kırsala başlayacak insan hareketleri belki de vaka sayısını biraz daha büyütecek...

Sağlık Bakanı Fahrettin  Koca'nın Twitter hesabından, "Ağır hasta sayımızda artış devam ediyor. Tedbirlere uymada gevşek olamayız" diye yazması, yaklaşan tehlikeyi haber veriyor ama iki farklı uzmanın açıklamaları var ki, tüm dünyada olduğu gibi Türkiye'de de salgın tehdidinin büyüyeceğinin işaretlerini veriyor...

Örneğin, Gülhane Tıp Fakültesi Tıbbi Mikrobiyoloji ve Viroloji Uzmanı Doç. Dr. Fatih Şahiner de Tıpkı Dünya Sağlık Örgütü'nün açıkladığı gibi, salgının bitiş tarihini 2022 olarak açıklamış...

Peki, bu bela ile nasıl baş edilecek ve tedbirler nasıl uygulanacak?..

Bu sorunun yanıtını da

Coronavirüs Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Recep Öztürk şöyle vermiş;

"Yeni yasaklar zorunlu olarak gelecek... Kurallara uymadığımız takdirde sadece iller değil, ülke düzeyinde de yasaklamalar gelebilir. Yasak sadece nikah, düğün, sünnet değil  durumuna göre daha geniş bir alana yayılabilir."

Meselenin özeti bellidir: Hükümet, Türkiye'nin tamamında, şu ana kadar uygulanmayan çok sert yasakları gündeme getirmeye hazırlanıyor... Aksine, salgının felaketi iyice büyüyecek ve tüm dünyada olduğu gibi Türkiye de, en az iki yıl daha bu illetin yıkımıyla mücadele etmek zorunda kalacak... Herkes hazırlığını buna göre yapsın...