Hiç tarzım olmadığı halde, zaman darlığından dolayı dün ancak "not" şeklinde aktarabilmiştim; İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener'in, "bir grup" kadın gazeteciyle, zoom üzerinden yaptığı sohbeti.

***

Kiminin, içinde yer aldıkları "organize işler" dolayısıyla "yüzü" olmayabilir; kimilerinin de kendilerine göre illa ki çok geçerli sebepleri vardır da katılamamışlardır; ama keşke "yönetici" düzeyinde daha çok kadın orada bulunabilseydi. Zira birçok kurum "muhabir" seviyesinde temsil edildi.

Aman yanlış anlaşılmasın, zinhar küçümsediğimden değil; muhabirlik bu mesleğin omurgası. Keza, son dönemde beliren "omurgasızlaşma" eğilimi de, muhabir "neslinin tüketilmesi"yle eşzamanlı gelişti.

Kurum politikalarından dolayı çoğunun imza attıkları işlere fazlaca yansımıyor olabilir; ama yine de muhabir arkadaşlarımız,  "saha"da nispeten "özgürlüğü" soluyabiliyorlar. "Yönetici" pozisyonundakiler ise bu duyguyu çoktan unuttular; özlemişlerdir; hatırlamalarına vesile olurdu onun için diyorum.

***

Öyle ya, özelde Akşener'e, genelde muhalefet liderlerinin önemli bir bölümüne "soru sorabilmek" kadar konforlu gazetecilik alanı kalmadı Türkiye'de; atış serbest!

Evvelce "O konuyu açma, bu konuya girme" diye "hatırlatmada" bulunan yok. Suflör yok. Önceden sipariş edilmiş soruları ezberleme derdi yok; öyle ya, ya sırayı karıştırırsan da, karşındaki "yanlış soruya, doğru cevap" verirse; mazallah!

Haklı olarak "Siz ne sordunuz sanki" diyebilirsiniz…

"Zoom"da yapılan bu tür toplantılarda araya girme, cevabı yeni sorularla açma şansı "teknik olarak" karmaşa yarattığından, diyaloğu anlaşılmaz kıldığından pek mümkün olmuyor; dolayısıyla biz de şapkadan tavşan çıkarmadık ama "istediğini sorabileceğini ve karşılığında da cevap alabileceğini bilmek" o "özgürlük" hissi bile ilaç gibi geliyor bu ortamda insana. Kendini, bir sürahinin etrafına belli bir nizam içinde dizilmiş su bardaklarından biri gibi hissetmemek, iyi geliyor insana!

***

Akşener'e gelince; dün "off the record" var mı diye arayan soran arkadaşlarıma da söyledim aynısını; dersine iyi çalışmış. Ben en son 31 Mart sürecinde konuşmuştum yanlış hatırlamıyorsam; dilini güncellemiş.

Emsallerinden farklı olarak sırtında "dün"ün yumurta kefelerini taşımıyor, dünün kavgaları, hesaplaşmaları, dünün sorunları hatta dünün arzuları uyarınca şekillenmiş yaklaşım içinde değil. Bugünü "eski defterler" içinde kaybolarak heba edip de, yarına siyasi miras olarak yeni "eski defterler" bırakmak istemiyor. Dolayısıyla, hani "babaanne"liğini de vurguluyor ya arada, ona rağmen bir "dönem dizisi" izliyor gibi hissetmiyorsunuz anlattıklarını dinlerken kendinizi.

Kıymet veriyor olmakla birlikte "ecdat", "emanet" siyaseti yapmıyor; asli sorumluluğunun çağdaşlarına, çağının insanlarına ve yarına; torunlarına karşı olduğunu görebilen, hamaset ile ütopyalar arasında savrulmak yerine sırtını "rasyonalite"ye dayamayı tercih ediyor.

Verdiği fotoğraf bu yönde.

Bugünün toplumsal öncelikleri, bugünün meseleleri, bugünün dili, bugünün üslubu, bugünün yaşam tarzı, iletişim biçimi, bugünün insan ilişkileri; belli ki, yapılacak ilk seçimde bunlar üzerine inşa edilmiş bir "imaj"la çıkacak İYİ Parti seçmenin karşısına; en azından ben böyle algıladım Akşener'in vurgularını.

***

Yüksek siyasetle dert ortağı olmayan kendine ait buhranları, bunalımları, çıkmazları bulunan sıradan insanların siyasetten hep beklediği ama "Godot" gibi bir türlü gelmeyen bir tarz bu Türk siyasetine…

Yüksek hızlı…

Cumhurbaşkanı başkanlığında yapılan…

Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay, Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar, Adalet Bakanı Abdulhamit Gül, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak, Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Güler, Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Ümit Dündar, Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Adnan Özbal ve Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Hasan Küçükakyüz'ün katıldığı…

Kamuoyunda genelde terfi-ihraç kararlarıyla konu olsa da, "Genelkurmay Başkanlığınca hazırlanan askeri stratejik anafikrin (Konseptin) tespiti ve gerektiğinde yeniden gözden geçirilmesi hususlarında görüş bildirmek… Silahlı Kuvvetlerin anaprogram ve hedefleri ile ilgili konularda görüş bildirmek… Silahlı Kuvvetlerle ilgili olup önemli görülen mevzuat taslaklarını inceleyip görüş bildirmek… Cumhurbaşkanının lüzum gördüğü hallerde Silahlı Kuvvetlerle ilgili diğer konular hakkında görüş bildirmek… Mevzuatla verilen görevleri yapmak…" gibi görevleri de bulunan…

Ve olağanüstü bir durum olmadıkça yılda bir kere toplanan Yüksek Askeri Şura 45 dakika sürdü.

Böyle geniş bir katılımın olduğu bir toplantıda, bu sürede, bu konuların herhangi birinde, hele ki askeri anlamda bu denli "sıcak" bir dönemde, görüş bildirmek mümkün mü?