Arafta bekleyen şaşkın ruhlar gibiyim;

tedirgin …hüzünlü…ümitli..git,gellerin kucağında…

hayat birikmiş içimde;soğuk,kasvetli ,hüzünlü zor günler…yalın,süssüz,motifsiz kırılmak…boydan boya ,koca çınar gibi olduğunca çökmek…

havada keder kokusu var…bende kendimi bu keder trafiğine bırakıyorum…caddelere çöken güvensizlik,karamsarlık,karanlık,dipsiz lâcivert içime akıyor…hayatlarımız birbirinden uzağa düştü…Nereye gitsem benimle geliyor hep “yalnızlığım”.Yüreğimden yüzlerce güvercin havalanmayalı o kadar uzun yıllar geçti ki… Halâ mavide sabit kalmış bir güzelliği taşıyorum ruhumda…gamlı gamlı yağan yağmuru seyretmiştim ve bir anda kendimi o ıslağın içinde yürürken buluvermiştim…yüzüme vuran sokak lâmbasının ışığı bile içimin hüznünü aydınlatmaya yetmemiş,zihnimin kenarından dahi geçmeyen çocuksu günahlarım sökün etmişti bir bir....aykırılık fışkıran bir hayat,aykırı bir rüzgâra yüzünü vererek şiirin ve isyanın kokusunu soluyarak çıkmıştı nefeslerimle birlikte ciğerimden…mutluluğun kırılan resmi analizler girdabında döne döne bir tortu halinde ağır bir külçe gibi çöküvermişti zihnime…ruhunu kaybetmiş bir uygarlık,gözümü ve gönlümü bulandırarak gerçek penceremi kapatmıştı.Ve çığlıklarımda kırılan maviş umutlarım akşamın gelişiyle kurşunî hâl alan gökyüzü gibi gözlerimden sokağa yansıyordu ıslaklığım,yalnızlığım,isyanım. Neydi,neydi mutluluğun efsunlu sırrı…neydi..?hep bunu düşüne düşüne ,ayaklarımı sürüye sürüye dönmüştüm eve;bir hüzün yumağı halinde…

ve sen çıkageldin dizelerinle…kelimelere yüklediğin anlamlarınla…ardınca sürükledin beni farkında olmadan..yazıştık bir süre..ve sonra yavaş yavaş kaydı,aktı duygular birbirine…ve şaşkınlıkla,bir inanmamışlıkla hep şüpheyle yaklaştın. Sana her attığım adımdaki duygularıma..ince hassasiyetlerimi “acaba gerçek mi..?”iç muhasebelerinle tarttın.. ürkek bir ceylan gibiydin bana bakışlarında ..ve iç hesaplaşmalarında yerden yere vurdun kendini:bir beni dışladın…bir realitenin yaşadıklarını…

Çoğunlukla “değer mi-değmez mi..?” iç muhasebenin boğucu girdabında yuvarlandın…uzaklık kopuşuna daha çok yaklaştırdı Seni..

Tedirginlik ürküttü..duymak istediğin ayrılığı bana teyit ettirmek ve iç isyanlarını susturmak istedin,istiyorsun..işte faturanı ödüyorum….

ve kapı önündeyim…faturayı yırtıyor,ve esen yele savuruyorum..

prangalarından âzat oldun…gözlerin aydın…

“ne çabuk ,zaten hazırmışsın kaçmaya” gibi kendini tatmin edici sözler beni daha çok rencide eder…Yeterince tanımış olsaydın eğer…..

konumumun tartışıldığı yerde bir fazlalık olarak görülmeye başlandımsa,artık göç vakti çoktan gelmiş…gök gözlü kırlangıçlarımı çekiyorum âsumanından içimin karanlık dehlizlerine…Duygusal bir hüznün kelimelerle dışa yansıyan senfonisi gibi…..

ve gözlemlerin iç dünyanla birleşerek, yumuşacık bir hüzünle gözyaşı vâri dışa sızışı gibi her şey…Hoşça kal…Kendinle kal…