Yağmurlu bir akşam.Köşemdeyim,cam kenarında. Bir alakarga gelip kondu cam kenarıma.Korkunç görüntüsünü perdelemek için bir gülücük ısmarladı kendine internetimden.Ve başını salladı “n’aaber Sülo!”diyerek.Şaşkınlığımın tavanına astım kendimi.Kafamı çevirip yalnızlığımı aradı gözlerim bir an odada.Tekrar pencereye baktım.Şaşkınlığımı besledim gözlerimde.Tanrımın şakasıydı galiba bana.Kalkıp,yüzleri daima gülümseyen menekşelerimle paylaştım yaşadıklarımı.Cevap yerine gülümsediler ağız dolusu. Rahatladım.

Kıyıda köşede unutulmuş, galaksimizde kaç tane yıldız vardır sizce?Ertelenmiş bir kışın bahara dönük yüzünde hayat.Yenilenmenin işareti beyaz tabaka altına gizleniyor.Ve gece gökyüzündeki yıldızlar gibi aşama aşama karışıyor hayatımıza sevdada.Çokta önemli değil karışmasa da.Hayatımıza yeter ki evde,masada bir dilim ekmeği yada tuzluğu uzatacak,gece karanlığında nefesinin odalarda,koridorda gezineceği biri olsun.Işık yandığında yüzünde, ayda birde olsa,bir tebessümün gezineceği biri…

Haa,baktım o da yok,sarılırım yüzyıllık arkadaşım yalnızlığa;bir o,bir ben;iki yalnızı yalnızlığın,gül gibi geçinip gideriz;kimsenin ağız kokusunu çekmeden,afra tafralarına katlanmadan.Biliyor musunuz;bazen,cam kenarı oturmalarımda iki fincan kahve yapar içeriz.Bilmediğim kahve falımıza bakar,kahkahalarla güleriz.Bazen koltuğumda uzanırken üşürsem, ayaklarımı toplarım altıma ısınır,o en tatlı mahmurluğun lezzetini yaşarım kısa kestirmelerin.Ayda bir sinemaya gider,tek bilet alıp,yalnızlığımla gişe görevlisini kandırırız.

Bazen,baktım evdeyken yalnızlığımızla sıkılıyoruz,duvarın çatlak köşesinde yaşayan hayaletimizi çağırırız üçlü puzzle yapmaya…

İşte, gördüğünüz gibi,yalnız görünen kalabalık bir hayatı yaşıyorum aslında.Ve hayatımın rengine kendim karar veriyorum.Hayatın renk ayarı elimde anlayacağınız.

Bazen renkli sinemaskop,çoğunlukla siyah beyaz.

Haa,bu arada yalnızlığım asla küçümsemeyin.”Kim Milyoner Olmak İster?” programındaki  sorularda rahatlıkla 125.000 barajını aşar,TV2’deki “Kelime Yarışması”nda zorlanan yarışmacılara kızar,seyrettiğim belgesellerdeki tabiatın içindeymiş gibi o hisleri yaşar,

Yorulduğum ve okurken daldığım zamanalrda kitabımı elimden düşürür yalnızlığım. Daha neler neler…Anlatmakla bitiremem bile.Ahh…Birde,ara sıra omuzlarıma masaj yapabilse var ya…

Ve şimdi yalnızlığım ve hayaletim şahit olsun ki;Söz veriyorum kendime;

Kuzinem hiç tütmeyecek.Baca deliğimin kenarları isten tedricen değişen bir kara renge dönüşmeyecek.Evimin sokağındaki beş-altı kedim hiç aç kalmayacak.Manikdepresif komşum sağlığına kavuşacak.Ve ben,bir gün gelecek,hiç ağlamayacağım.Ve aşk cellatlarına meze yaptırtmayacağım kendimi.

Güleceğim. Hep mavi mavi güleceğim.