Kapatılması dahil değişik "etkisiz hale getirme" yöntemleri üzerinde durulan Türk Tabipleri Birliği'nin suçu çok;

- Açlık grevi yapan PKK ve DHKP-C'li teröristler için "Açık grevi sonlandıktan sonra beslenme ve tedavi için özel algoritma" el kitabı yayınladılar…

- Sözde Ermeni Soykırımı iddialarını sahiplendiler ve "tehcir"i "trajedi" olarak tanımladılar…

- Paris Kürt Enstitüsü öncülüğünde hazırlanan 'Türkiye'de Kürt Sorununa Barışçıl Çözüm' başlıklı bildiriye imza attılar…

Öcalan'ın sağlığıyla ilgili olarak İmralı'ya gitme talebinde bulundular…

- PYD Eş Başkanı Asya Abdullah'a 'Barış Dostluk ve Demokrasi' ödülü verdiler…

- PKK elebaşı Öcalan'ın talimatıyla açk grevine başlayan HDP İzmir Milletvekili Leyla Güven ve 250 teröristin sağlık durumlarının bağımsız bir heyet tarafından takip edilmesini istedikler…

- Zeytin Dalı Harekatı'nı gerçekleştiren askerlerimizin moralini bozucu içerikteki "Savaş bir halk sağlığı sorunudur" bildirisini yayınladılar…

***

Başta, terör örgütü mensuplarınının "yaşama hakkı"nı savunurken verdikleri mücadelenin, o teröristlerin hedefindeki askerin, polisin, öğretmenin, bizatihi doktorun, gencin, yaşlının, kadının, erkeğin, bebeğin velhasıl hepimizin "yaşama hakkı" için tehdit oluşturma potansiyel ve çelişkisi olmak üzere; kimi TTB mensuplarının "mesleki kaygılar"ın önüne geçtiği  aşikar "siyasi ve ideolojik kaygıları" ile yaptıkları çıkışlarının, benim bakış açıma göre de onaylanabilir hiçbir yanı yok.

Yok da; bu, yılların sorunu.

Korona virüsünden adeta kırıldığımız bir dönemde, sanki bütün bunları dün duymuş gibi ortaya çıkıp da, ülkenin şu anki en temel ihtiyaçlarından biri olan doktorların başının üzerinde Demokles Kılıcı sallandırmaya kalkışmanın anlamı ne?

Kime, ne faydası var?

***

Kaldı ki, işimiz "sosyal medya, siyaset yahut halk mahkemeleri(!)"ne kaldıysa; "Sayın Öcalan demeyi ve PKK paçavrasını bayraklaştırmayı suç olmaktan çıkarmakla" övünen bir iktidarın, bu gerekçelerle herhangi bir kurumun kapısına kilit vurabilmesi için önce kendi kendisini kapatması gerekmez mi?

***

AK Partili yöneticilerin, bir dönem, İmralı'daki caniye düzdükleri övgülerin yanında, kimi TTB mensuplarının açıklamaları ne ki?

Kimi TTB'li yöneticiler, Öcalan'ın sağlığı için İmralı'ya heyet göndermek istedi de, iktidar aynı gerekçeyle oyun arkadaşı bile göndermedi mi?

Keza, şimdi "terör örgütü" olarak tanımlanan "FETÖ"ye, "ne istedilerse verdikleri" gerçeği öylece ve hiçbir siyasi/hukuki hesabı sorulmamış olarak durmuyor mu hâlâ orta yerde?

Hele "sözde soykırım iddiaları karşısında takınılan tutum" bir turnusol testi olarak kullanılacaksa; şimdi "yerli ve milli" diye dört elle iktidarda tutulmaya çalışılan partinin sicili TTB'ninkinin fersah fersah önünde değil mi? Onları da vaktiyle en az kimi TTB yöneticileri kadar "Erivan ağzıyla" yorumlamıyorlar mıydı tarihi, tehciri?

***

Dönüp dolaşıp aynı şeyi yazmak durumunda kalıyoruz;

Ortaya bir ölçü koyun.

İlke koyun.

Ve, "herkese eşit" uygulanmasını savunun.

Kanunların dahi "herkese eşit" uygulanamadığı bir ortamda ütopik belki ama hodri meydan;

TTB için "kapatma gerekçesi" olarak ortaya konulan söylem ve eylemlerde bulunmuş ne kadar kurum varsa hepsinin kapatılması için harekete geçin; siyasi partiler dahil!

Öyle ya, misal iktidar partisi Öcalan'ı yere göğe koyamayan mensuplarını tasfiye mi etti? Ya vaktiyle, varlığını "Hocaefendi"nin varlığına armağan edenleri?

O zaman neye göre bir hain oluyor da biri "devletin bekasının garantisi"?

***

Dizi dizi şehit cenazeleri verdiğimiz, musalla taşlarının şehitlerimize yetmediği günlerde TTB'nin söylem ve eylemleriyle ilgili olarak harekete geçmeyip de, şimdi doktorların hemen her gün bir "görev şehidi" verdikleri ortamda bunun peşine düşmek ne akla sığar, ne vicdana. Dahası, varlıklarına en çok ihtiyaç duyduğumuz günde onları hedef göstermektir bu en az virüs kadar yaygın haldeki şuursuzluğa.

Yakınını kaybeden hasta yakını, test kuyruğunda cinnet getiren potansiyel Covid hastası veya emsalleri, kafaları bozulunca "seni hain" diye önüne gelen doktora saldırmaya başlarsa, Keçiören'deki skandalı bile mumla aratacak türden görüntüler gelmeye başlarsa, kim üstlenecek bunun vebalini?

Öfke patlaması yaşamadan önce hangi doktor TTB'ye üyedir, hangisi seçimde oy kullanmıştır, dahası kime kullanmıştır filan diye araştıracağını düşünmüyorsunuz vatandaşın herhalde değil mi?

***

Halbuki bir ihtimal daha var;

Elini taşın altına koymak.

Benimsemediğin bir yapıya karşı aday olmak, meslektaşlarını lütfedip sandığa gitmeye ikna ederek oy kullandırmak, TTB'yi bir grubun değil, "Türk tabipleri"nin genel profilinin temsilcisi haline getirmek…

Ama kim uğraşacak şimdi bunlarla değil mi; zor tabii…