Ticaret Bakanı Ruhsar Pekcan, 2 Nisan 2020'de yaptığı açıklamada, fahiş fiyat uyguladıkları iddiasıyla 198 firmaya 10 milyon lira ceza kesildiğini, yaklaşık 7 bin 400 firmanın daha inceleme altında olduğunu söylemişti...

Ve bu açıklamanın ardından 19 Nisan'da bu köşede yayımlanan yazıda, "caydırıcı operasyonlar şart" demiştik...

Peki bu çağrıyı niçin mi yapmıştık?..

Çünkü Türkiye'de devlet, son yıllarda gücünü ancak Twitter'dan zırvalayan birkaç zavallıyı derdest etmekle gösteriyor...

Ne yazık ki belediyelerden Sağlık Bakanlığı'na, Ticaret Bakanlığı'ndan İçişleri Bakanlığı'na kadar devlet; toplumun emeğini sömüren ve sağlığına darbe vuran stokçu-karaborsacılarla halkın kanını emen gıda teröristlerine gücünü gösteremiyor...

Kimileri diyebilir ki, "devlet işte ceza yazıyor ya!.."

Peki siz, sahte-hileli gıda üreten, halkı zehirleyen ve yapılan küçük operasyonların ardından "marka değiştirerek" üretime devam eden, üstelik hiçbir engelle karşılaşmayanlara verilen cezanın boyutunu biliyor musunuz?...

Sıkı durun; halkı zehirleyen hilecilere verilen ceza, suçun büyüklüğü ne olursa olsun yalnızca 18 bin TL.

10 milyarlık vurgun!..

Peki; 18 bin lira gibi komik cezalarla kurtulan sahtekarlar ve hileli gıda üreterek halkı sadece kazıklamakla kalmayıp aynı zamanda zehirleyen gıda teröristlerinin bu rezilce işlerden kazançları ne kadar?...

Bu sorunun yanıtı gerçekten dehşet verici...

Çünkü Dünya Tüketici Örgütü'ne (WCO) göre, ekonomik büyüklüğü tüm dünyada 50 milyar dolar civarında olan hileli gıda sektörünün Türkiye'deki büyüklüğü ise 10 milyar TL'yi aşıyor...

Yani bu ülkede, özellikle son 20 yıldır sadece merdiven altı olarak tabir edilen başıboş üretim merkezleri değil, büyük gıda üreticileri de taklit, hileli ve çoğu iğrenç ürünlerden 10 milyar lira para kazanıyorlar...

Hem de bu kadar büyük kazancın hilesini 18 bin lira ceza ödeyerek örtbas etmeye devam ediyorlar....

İşte bu dehşet verici tezgah devletin yetersiz denetimleri nedeniyle giderek büyürken, halkın özellikle Corona döneminde öfkesi artmış, insanlar marketlerdeki fahiş fiyat politikasına isyan etmiş ve biz de 19 Nisan'da bu köşede şunları yazmıştık;

"2012'den bu yana 1509 firmaya ait 3 bin 356 parti üründeki hilecilik deşifre edilmiş ama, hem İçişleri hem de Ticaret Bakanlığı'nı daha dikkatli, daha duyarlı olmaya ve daha sert önlemler almaya davet ediyoruz..."

Peki bu çağrıdan sonra neler mi oldu?..

Devlet nerede?..

Tüm dünyada olduğu gibi, son 4 aydır Türkiye'yi de esaret altına alan Corona salgını büyük panik yaratırken, ne yazık ki karaborsacı halk düşmanlarına da büyük paralar kazandırdı...

Unutulmasın ki; kolonyadan tuvalet kağıdına, maskeden mendile, bakliyattan sebze meyve fiyatlarına kadar kimi ürünler yüzde 100 ile 600 arasında zam gördü ve devlet ne yazık ki bu başıboşluğu uzun süre seyredince, karaborsacılar büyük paralar kazandı... Zaten geçim derdindeki kitleler canları ile uğraşırken bir de karınlarını doyurmak çabasına düştü ama piyasa kazıkçılığının üzerine yeterince gidilmedi...

Ve nihayet "olağanüstü hal, afet ve ekonomik dalgalanma dönemleriyle diğer acil durumlarda fahiş fiyat ve stokçuluğun denetlenmesinin görev ve yetkileriyle çalışma esasları" düzenlendi...

Ticaret Bakanlığının "Haksız Fiyat Değerlendirme Kurulu Yönetmeliği", Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe girdi...

Fahiş fiyat artışında bulunduğu tespit edilenlere 10 bin liradan 100 bin liraya, stokçuluk yapanlara ise 50 bin liradan 500 bin liraya kadar idari para cezası verilecekmiş...

Dikkat ediyorsanız, bu düzenleme içerisinde 18 bin lira ceza ile kurtulan hileli gıda üreticilerine yönelik bir yaptırım yok!!! Oysa bu köşede, defalarca hem hileli gıda üreten hem de fahiş fiyattan mal satan firmaların ve fabrikaların kapatılması çağrısı yapmıştık...

Evet; birilerinin hileli gıda üreticilerini koruduğu ne yazık ki ortada...

Aynı zamanda fahiş fiyattan mal satanlar da halen iş başında...

İşte et fiyatlarındaki fahiş fiyat politikası da bunu net biçimde kanıtlıyor...

Corona salgınıyla birlikte alım gücü düşen dargelirliler kasaba ne kadar uğruyorlar bilmiyoruz ama, belli ki tuzu kuruların et fiyatlarından şikayeti yok...

Kasaplarda dana eti 80 liraya, kuzu etinin fiyatı ise 110 liraya kadar ulaştı...

Et fiyatlarındaki fahiş fiyat politikası, AKP yandaşı gazetelere bile dün haber oldu. Şöyle yazmıştı Sabah gazetesi;

"Corona fırsatçıları kırmızı et fiyatlarında da ortaya çıktı. Üreticiden 39 liraya çıkan kıyma, kasaba gelene kadar 74 TL'yi buldu. 42 liraya üretilen kuşbaşı ise 80 TL'yi gördü."

Kırmızı Et Üreticileri Merkez Birliği Başkanı Bülent Tunç ise utanç verici fiyat farkını şöyle anlatmış;

"Dolardaki yükselişle ithal yem fiyatları arttığı için 34-35 lira bandındaki karkas etin fiyatını 38-39 TL'ye çıkarmak zorunda kaldık. Ancak market ve kasap raflarındaki fiyatlar 70 lirayı aşmış durumda. Bu durumun faturası ise üreticiye kesiliyor. Halbuki üretici çok düşük kârlarla hayvanını kesip satıyor."

Bir kez daha soralım; dünyanın neresinde insanlar bir salgın yüzünden bir yandan canları ile uğraşırken, diğer yandan göz göre göre kazıklanabiliyorlar?..

Kan emiciler ortadayken, göstermelik cezalarla yetinen devlet nerede acaba?..