Bugünlerde hayatımıza yeni bir kavram girdi; müsilaj!

Müsilaj denizlerde biyolojik, kimyasal ve fiziksel koşulların bir araya gelmesiyle bitkisel canlıların aşırı çoğalması ve buna bağlı olarak bakterilerin çoğalmasıyla oluşan sümüksü, yapışkan bir yapı.

Marmara Denizi’nin başı bu aralar müsilaj ile dertte!

Ege Denizi’ne doğru da ilerleyen bir tehlike var.

Müsilaj için biyolojik ve kimyasal ortamı insan ve sanayi atıkları!

Fiziksel şartlar ise küresel ısınmaya bağlı olarak ısınan deniz suları oluşturuyor.

Bu şartların oluşması ise Marmara Denizi’ni hasta ediyor.

***

Bu etmenlere bir göz gezdirelim!

Biyolojik ve kimyasal artıklar derin deniz deşarjı ile olması gereken arıtma işlemleri yapılmadan denize salınıyor. Evsel atıklara bir de sanayi atıkları eklenince müsilaj için uygun şartlar oluşmuş oluyor!

Evsel atıklar konusuna bir de küresel Koronavirüs salgını açısından bakmak gerek.

Yaklaşık 2 yıldır evde olan İstanbul, Bursa, Çanakkale, Kocaeli, İznik gibi Marmara Denizi etrafındaki 25 milyon civarındaki nüfusun yoğun temizlik maddesi kullanımı bu süreçte etkili!

Deterjanlardaki fosforun oluşturduğu kullanıma bağlı artış ve sanayi atıklarındaki yetersiz arıtma tesisleri Marmara Denizi’ndeki azot ve fosfor yükünü arttırmış görünüyor.

Müsilaj ile ilgili bilinen bir gerçek var ki; mikroorganizmalar azot ve fosforu besin kaynağı olarak kullanıyor.

Ve küresel ısınma!

Dünya’da küresel ısınmaya bağlı iklim değişikliği nedeniyle son 120 yılda deniz yüzey sıcaklığı ortalama 1,1 derece artmış.

Bu ısınma Karadeniz'i, Ege Denizi ve Akdeniz'e bağlayan bir iç deniz olan Marmara Denizi’nde daha fazladır.

Bu ısınma da müsilaj için biyolojik ve kimyasal ortam uygunluğuna ilave olarak fiziki uygunluğu da doğruyor.

***

Gelelim Karadeniz’e

Karadeniz, Marmara Denizi gibi nüfus ve sanayi tesisi yoğunluğu taşımasa da mikroorganizmalar için daha elverişli olan düşük tuzluluk oranına sahip ve birçok tatlı su kaynağı olan akarsu, dere ve göl suları ile düzenli besleniyor.

Diğer dikkat edilmesi gereken konu ise küresel ısınmaya bağlı deniz suyu sıcaklığının artmasıdır!

1970-2009 yıllarında ortalama 15 derece olan Karadeniz’in su sıcaklığı 2010-2020 arasında ortalama 16,3 olmuş.

Başka dikkatlice incelenmesi gereken bir konu daha var!

2019’da yılında Karadeniz’in en sıcak deniz suyu yılı yaşanmış ve sıcaklık 18,5 derece olmuş!  

Bu artış oranı düşük gibi görülse de biyolojik dengeyi değiştirmeye yetecek şekilde ve dünya ortalamasının üzerindedir.

***

Doğal dengeyi korumak, aldığımız dünya emanetini gelecek nesillere daha iyi bir şekilde bırakmak için toplumsal olarak daha fazla çevre bilincine ihtiyacımız var.

Yoksa şimdiden hesap vermemiz gereken bir Z kuşağı var!