Ülkemizdeki sağlık sistemi başarımızın temelini oluşturuyor. Ancak unutmayalım ki bu başarının bozulmadan devam etmesi hepimize bağlı. Virüse karşı dikkatli olursak, maske, mesafe ve temizlik kurallarına uyarsak zafer yakında gerçekleşecektir.

11 Mart’ta ilk Covid-19 vakası ülkemizde görüldüğünden beri yaklaşık olarak 3 aydır hayatımızda birçok şey değişti. Çok konuşuldu, hâlâ da gündemde hep ana konu o. Nasıl olmasın ki? Büyük, küçük, çocuk, genç, yaşlı herkesi etkiledi, korkuttu, üzdü. İçimizden hayatını kaybedenler oldu, hâlâ da kayıplar devam ediyor. Evden dışarı çıkamaz olduk, bir yere dokunmaya korkar olduk. Maskeyle hele de bu sıcakta rahat nefes alamaz şekilde yaşamaya mecbur olduk. Hepimiz sıkıldık, bıktık. Artık bu virüs gitsin, bitsin istiyoruz.

Oyunbozanlar

Ancak maalesef biz böyle isteyince o gitmiyor. Onu tümüyle hayatımızdan göndermek için işte bize zor gelen bu külfeti çekmek gerekiyor. Ama hepimiz aynı şekilde ve aynı ciddiyetle hareket etmeliyiz. Aramızda oyunbozanlar olursa bu virüsün son derece işine geliyor. Ortalıkta dolaşmaya, ona, buna bulaşmaya, hasta etmeye devam ediyor. Biz Türkiye’de olduğumuz için şanslıyız. Ülkemizdeki sağlık altyapısı, sağlık çalışanlarımız ve bu hizmetin yönetimi başarımızın temel taşlarını oluşturuyor. Ancak unutmayalım ki bu başarının bozulmadan devam etmesi hepimize bağlı. Halk virüse karşı dikkatli olur, maske, mesafe ve temizlik kurallarına uyarsa  zafer yakında gerçekleşecektir.

Tehlike daha geçmedi

Her gün vaka sayıları açıklandığında, vefat sayılarının düştüğünü görmek memnuniyet verici ama bu rakam daha henüz sıfırlanmadı.

Virüsten bir kişi bile ölse, o bir kişi sizin bir yakınınız ya da siz olmayacaksınız diye kim garanti ediyor?

Virüse yeni yakalanan kişi sayısı düştükçe, hastaneye yatan hasta sayısı azaldıkça, yoğun bakım ve suni solunum cihazı desteği gereken hasta sayısı ve ölümler de azaldıkça yavaş yavaş normal sosyal hayata geçiş de başladı.

Ekonominin de kendisini toparlaması için iş yerlerinin, işletmelerin açılması, çalışmaya başlaması önemli fakat ne yazık ki bu normale geçişi yanlış anlayıp sanki virüs tamamen ortadan kalkmış gibi davrananlar da gittikçe çoğalıyor.

Bunda yaz mevsiminin ve sıcak havaların başlaması da bir etken belki de.

Anlaşılan o ki insanlar açık havada eğlenmeyi ama en çok da bir araya gelmeyi çok özlemiş.

Ancak biliyoruz ki tehlike daha geçmedi ve biz tedbiri elden bırakırsak şu ana kadar verilen bütün emekler boşa gider, sil baştan yeniden, hem de belki de daha gürültülü olarak başlarız.

Sorumsuz hareketler

Maalesef bir kesim tamamen sorumsuzca hareket ediyor. Bir kesim de son derece kurallara saygılı, dikkatli davranıyor. Dikkatli kesim, sorumsuz kişiler yüzünden sürecin uzadığından şikayetçi. Özellikle de 65 yaş üstü kişiler uzun süredir evlere kapalı kalmaktan son derece sıkılmış durumdaydı. Şimdi onlar da çıkmakta daha serbestler.

Tarihten ibret verici bir örnek

Normalleşmeye geçerken çok dikkatli hareket etmemiz gerektiğine dair size küçük bir hikayeden bahsedeceğim. Bunu bana Monaco’da yaşayan tanıdığım Monsieur de L’Arbre anlatmıştı. M. De L’Arbre, Monaco Prensi’nin ve Fransa Kralı XVI. Louis’nin akrabası, aynı zamanda Bourbon Hanedanı’ndan bir hekim. Fransa’ya ve Monaco’ya dair ondan dinlediğim yaşanmış birçok ilginç hikaye var. Bu da onlardan biri ve pandemiden normalleşmeye geçiş için ibret verici bir örnek. 

Davetten davete

Fransa’da III. Napolyon’un eşi İmparatoriçe Eugenie 1918 yılında Avrupa’yı Covid-19’a benzer şekilde etkileyen İspanyol gribi sırasında  2 yıl boyunca güney Fransa’da Roquebrune Cap Martin’deki evinde karantinada kalmış. 1920 yılında artık grip kayboluyor dediklerinde de hemen sevinçle doğduğu yer olan İspanya’ya ailesini dostlarını ziyarete gitmiş. Orada davetten davete katılıp gezdikten kısa süre sonra da ateşlenmiş ve İspanyol gribi yüzünden hayatını kaybetmiş. Belki bu kadar acele bir şekilde normal hayatına dönmeseydi ve daha dikkatli davransaydı bu acı son başına gelmeyecekti.

mRNA-1273 aşısı

Bu arada M. de L’Arbre’ın bana verdiği iyi haberler de var. Pandeminin başında Marsilya’daki arkadaşı Pr. Raoult’un çalışmalarından bahsetmişti ve sıtma ilacının tedavide başarılı olduğunu da ilk kez yine ondan öğrenmiştim. Şimdi de Amerika’da aşı konusunda önemli ilerlemeler elde eden, kariyerinin başından beri tanıdığı Fransız Stéphane Bancel’den bahsetti. M. Bancel aşı ile ilgili çalışmaları için yöneticisi olduğu Moderna adını taşıyan şirkete 483 milyon dolar kaynak elde etmiş. ABD Başkanı Trump ile görüştüğünde dünyada ilk önce aşıyı onların bulacağını söylemiş. 

‘mRNA-1273’ adıyla  hazırlanan aşı insanlar üzerinde  denemesine başlanan ilk aşı. Bu aşı patojen içermiyor.  Koronavirüsün genetik kodunun küçük bir parçası insana enjekte ediliyor  ve  bağışıklık sisteminin harekete geçmesi  sağlanıyor.   Aşıyı geliştirmek için virüsle değil genomuyla uğraşıldığı için çalışmaları güvenli bir şekilde çok daha hızlı ilerletmek mümkün. Temmuz ayında faz 3 çalışmalarına geçecek olan aşının sonuçları oldukça umut verici. Belki de sene sonundan önce hatta yaz sonunda bile  ‘mRNA-1273’   adlı aşının hazır olduğunu konuşabilirmişiz. Ülkemiz de dahil olmak üzere Dünya’da birçok merkezde aşı çalışmaları hummalı bir şekilde sürüyor. Bakalım bu aşı yarışını kim kazanacak?

Normalleşirken de koronavirüse dikkat etmeli