İnsanoğlu acıları çabuk unutur...

Çünkü yaşamı bir cendere gibi saran felaketler bile insan zihninde bazen küçük izler bırakarak, çabucak silinir gider...

Bırakın yüzlerce yıl öncesini, son bir asırda yeryüzüne hakim olan ve büyük tahribatlar yaratan salgınlardan sellere, depremlerden yangınlara kadar büyük felaketler geride can kaybı ve acılar bırakırken ne yazık ki önlem alınması ve teyakkuzda olunması konusunda insanlığa etkili dersler veremedi...

Bir bakmışsınız, katmerleşmiş acıların üzerinde sarsıcı bir gaflet, vurdumduymazlık, bananecilik ve başıboşluk hakim olup gitmiş ve acıların üstüne yeni acılar da yığılmış...

Son yüzyılın en büyük salgın felaketi ile sarsılan dünya işte şaşırtıcı bir ikilemde ne yapacağını şaşırmış durumda...

Bir yandan salgını durdurmak, can kurtarmak için mücadele edilirken, diğer yandan da vaka sayısındaki azalma iddiasıyla birlikte başlatılan önlemleri yavaşlatma girişimi var ki, tehlike çanları çalmaya devam ediyor!!!

İşte bu ikilemin ortasında, virüs tehdidi ne yazık ki sinsi biçimde ayakta durmaya devam ediyor...

Dünya ülkelerinin büyük bölümü salgın felaketinin ortasında sarsıldıkça sarsılıyor;

Ölü sayısı 100 bine yaklaştı ABD'de... Amerika kıtasında yıkım sürüyor, Avrupa'da yavaşlamış görülse de vaka sayısı korkutucu biçimde varlığını koruyor...

Gelelim Türkiye'ye... Yaşadığımız topraklarda zaten gerçek vaka ve can kaybı sayısı bir türlü öğrenilemezken, hastalıktan etkilenenlerin kaç kişi olduğunu saptamak da güç görünüyor...

Kimi uzmanların "400 ile 1.5  milyon arasında Coronalı aramızda dolaşıyor" şeklindeki açıklamalarını bu köşede daha önce okumuştunuz...

Ve o açıklamaları haklı gösteren olaylar ne yazık ki çok ürkütücü!..

Bayram ve "sessiz" tehlike!..

Sağlık Bakanı'nın "iyileşenlerin sayısı yeni vaka sayısından daha fazla" demesi ve can kaybı sayısının 20'li rakamlara düştüğünü açıklaması elbette topluma biraz olsun nefes aldırıyor...

Ancak Türkiye'nin dört bir köşesinde, hiç umulmadık ortamlarda, ardı ardına çıkan toplu vakalar, tüm dünyada olduğu gibi Türkiye'de de salgına karşı önlemleri gevşetme girişiminin şimdilik acelece alınmış bir karar olduğunu kanıtlıyor...

İşte son olarak Van Valiliği, corona vakalarının 448'e yükseldiğini açıklamış... Valilikten yapılan açıklamaya göre, bu artış, kente şehir dışından gelen ve izolasyonda olan vatandaşların alınan tedbirlere uymamasından kaynaklanmış...

Evet; çarşılar-pazarlar, AVM'ler, iş yerleri, oteller, benzeri toplu alanlar yavaş yavaş yaşama katılırken, camilerin açılması planlanırken ve caddeler, sokaklar, meydanlar eski kalabalığına kavuşurken, hiç kuşkusuz Coronanın halen tehdit olduğunu gösteren rakamlara odaklanmak ve yaşamı buna göre yönlendirmek kaçınılmaz görünüyor...

Çünkü Van, Sakarya, Maraş, Kayseri ve kimi Karadeniz kentlerinde de hasta ziyareti, nişan, düğün, taziye gibi ortamlarda yeni toplu vakaların çıktığı ne yazık ki daha iki gün önce gazetelere yansıdı...

Asıl önemli gerçek de; bizzat Sağlık Bakanı'nın açıkladığı rakamlara göre, kimi günlerde yeni vaka sayısı binin altına düşse de, Türkiye'de halen Corona tehdidi varlığını etkin biçimde sürdürüyor...

Çünkü rakamların düştüğü öne sürülse de, her gün 20 ile 30 arasında insan salgından hayatını kaybediyor...

Bu saptamalar bile önlemleri gevşetmenin ne kadar doğru- ne kadar yalnış bir hareket olduğunu sorgulamaya yetiyor...

Peki ya pazar günü başlayacak Şeker Bayramı, salgının gidişatını nasıl etkileyecek?..

Hükümet bayram boyunca tüm Türkiye'de sokağa çıkma yasağı uygulayacağını açıklamışken, Bilim Kurulu üyesi Prof. Dr. Recep Öztürk'ün aşağıdaki uyarılarına odaklanmak gerekiyor... Dedi ki Öztürk;

"Dünya genelinde 65 üstü yaş en çok kaybın yaşandığı grup oldu... Bayram vesilesi ile ev ziyareti yapmak, sarılmak-el öpmek onların hayatını riske etmek demektir. Çünkü özellikle gençler arasında asemptomatik denilen 'sessiz taşıyıcılar' var. Virüs taşıdığından kendinin bile haberi olmayan, kendini sağlıklı sanan bu kişilerle yaşanacak en ufak bir temas tüm aileyi hasta edebilir."

Yaşamın ipini gevşetmeyin!..

Evet; Türk toplumunun bir kesimi Coronayı ciddiye almadığını baştan itibaren göstermişti...

Son iki buçuk ayda 5 binden fazla insan yaşamını yitirirken ve en az 200 bin insan virüsün tehdidine maruz kalmışken, Türkiye tedbirleri yavaş yavaş gevşetme döneminde acaba nereye sürüklenecek?..

Bu soruya yanıt olabilecek bir açıklama da Avrupa Birliği bünyesinde çalışmalarını sürdüren "Avrupa Salgın Hastalık ve Kontrol Merkezi"nden geldi...

İşte bu merkez Corona virüsünün ikinci dalgasının artık bir teori olmaktan çıktığını ve çok yakında gerçekleşeceğini duyurdu...

Merkezin Direktörü Dr. Adrea Ammon, bu tehlikeyi iki gün önce şöyle anlattı; "Bence burada sorulması gereken ikinci dalga ne zaman gelecek ne kadar büyük bir etkisi olacak?.. Virüsün karakteristiğine baktığımızda diğer ülkelerde nasıl yayıldığını incelediğimizde, Corona virüsünün Ocak ve Şubat ayından çok daha fazla dolaşımda olduğunu görüyoruz. Ben bir felaket senaryosu yazmak istemiyorum fakat hepimiz gerçekçi olmalıyız... Şu an tamamen rahatlamanın zamanı değil. İnsanlarda endişe verici bir zayıflık tespit ettik. İnsanlar sokağa çıkmaya başladı. Günlük hayattaki alışkanlıklar değişti ve enfeksiyon seviyesi de düşük gözükünce insanlar salgının bittiğini düşünüyor... Fakat bitmedi, kesinlikle bitmedi."

Salgının başta Avrupa olmak üzere tüm dünyadaki gidişatını takip eden ciddi merkezlerden birinin açıklamasına bakınca, bırakın hastalığın duracağını- biteceğini, tam aksine "ikinci bir dalga"nın kapıda olduğunu bir kez daha anımsatmak gerekiyor...

Dünya Sağlık Örgütü'nün "sadece önceki gün dünya genelinde 106 bin yeni vaka çıktı" açıklamasını da anımsatarak, yaşamsal bir çağrıyı yinelemek kaçınılmaz görünüyor;

Türkiye'de salgına karşı önlemler gevşetilse de, tehdit tamamen bitmeden sizi yaşama bağlayan ipi sakın ola gevşetmeyin...