Corono tablosundaki utanç verici yalanlar, iktidar-belediye verilerindeki derin çelişki ve ihmallerle, pandemi süreci çok kötü yönetiliyor, toplum sağlığı üzerindeki tehdit giderek büyüyor, milyonlarca insan devlete güven kaybıyla, korku ve panik içinde yaşamaya çalışıyor...

- Pandemi ile birlikte yerle bir olan ekonomi milyonlarca insanı işsiz bırakırken, yüzbinlerce esnaf iflasa sürüklenirken ve sosyal bunalımlar toplumu cinnete yöneltmeye devam ederken; zengin yoksul arasındaki uçurumun büyüdüğü Türkiye'de, sosyo ekonomik kaos artıyor, açlık-sefalet milleti boğmaya devam ediyor...

- Döviz sarsıntısı bir aşağı-bir yukarı giderek ülkenin ekonomik dengelerini iyice sarsarken, enflasyonu gerekçe gösteren piyasa soyguncuları halkı ekmekten ilaca kadar soymaya devam ediyor, devlet ise aylardır rantiye vurgununu, market dolandırıcılığını, toptancı talancılığını seyretmekle yetiniyor...

- Bilim adamları, olası İstanbul depreminin artık kapıda olduğuna dikkat çekerek sürekli alarm verirken, en büyük metropoldeki belediyeler devleti bir an önce etkili önlem almaya çağırıyor, ancak AKP, bir kenti yerle bir edecek ezeli tehlikeyi zerre kadar umursamıyor, ülkeyi de, milleti de kaderciliğe teslim ediyor...

 En sıradan asayiş olaylarında bile yargının ancak sosyal medyadaki tepkilerle harekete geçtiği bir ülkede, toplumun devlete de yargıya da güveni giderek zedeleniyor, "hukuk" her geçen gün ağır yaralar alıyor, milyonlarca insanın güvendiği "devlet" olgusunun dağlarına karlar yağıyor!..

 

- Ve medyanın yandaş-candaş ikileminde utanç verici bir habercilik rezaleti sergileyerek, gerçekleri gizlemek için balçığa bulandığı bir ülkede, halkın sosyal medyadaki en küçük eleştirilerine tahmin edilemiyor, en sıradan yurttaşlar sindirilmek için, basit gerekçelerle yargı önüne çıkartılıyor, "demokrasi" denilen olgu sırtından vurulmuş halde, yerlerde çırpınıyor...

İktidar-medya-muhalefet...

 

Cibuti, Guam, Nauru, Tonga, Guernsey ve Reignon gibi, adı sanı duyulmamış devletçiklerin, içinde debelendiği ağır vahameti anlatmıyor yukarıdaki tablo...

Sanmıyorum ki oralarda ağır "ekonomi", "hukuk" ve "demokrasi" sorunları olsun...

Bir sosyal hukuk devleti olduğu varsayılan Türkiye'de, her yıl kangrenleşen yıkım gidişatının giderek daha da ağırlaşan tablosunu resmediyor yukarıdaki saptamalar...

Ve tüm bu yıkıcı, mahvedici, üstelik işkence haline gelen sosyo ekonomik sıkıntıların giderek zirve yaptığı bir ülkede, medya-siyaset hattında öyle şeyler söyleniyor, öyle şeyler yazılıyor ki, insan aklının sınırları zorlanıyor, gerçekler ise yalan batağında adeta can çekişiyor...

Baksanıza; Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın 'acı reçete' tuhaflığının ardından önceki gün yaptığı iddialı ama kuşkulu açıklamalar, "Ekonomi- hukuk-demokrasi... Üç alanda seferberlik" gibi, insanlarla alay eden şatafatlı başlıklarla manşet olmuştu gazetelere...

Ve özellikle de "Türkiye" gerçeklerine kör olan bir gazete, "Türkiye gerçek potansiyeline kavuşuyor" şeklindeki komik ötesi bir başlığın altında, "ekonomide diriliş başladı" gibi bir manşeti de düşünmeden-sorgulamadan atabilmenin keyfiyle çıkabilmişti piyasaya!..

Milyonlarca insanın icra kıskacında, banka-kredi-faiz batağında, işsizlik cenderesinde ve yoksulluk sefaletinde çırpındığı bir ülkenin "üç ayaklı çıkmaz"larının herkes farkındadır;

"Pervasız iktidar, satılmış medya, beceriksiz muhalefet..."

 İktidar; yolsuzluk, özelleştirme, vurgun ve toplumsal sefaletin derinleştiği bir süreçte, zengini zengin-yoksulu yoksul eden bir kara düzeni umursamadan dayatıyor, her konuda bildiğini okumaya devam ediyor ve buna rağmen halen "yüzde 38" bandında, iktidarda durabilecek bir ortam bulabiliyor!!!

- Besleme medya; ağır yalanları pembe tablolarla ters yüz etmek için utanç verici biçimde çırpınıyor, halkı sürekli kandırıyor, ikiyüzlü-mide bulandırıcı, sözde habercilik zırvalarıyla milyonlara ihanet ediyor...

- Ve muhalefet; 18 yıldır süren bir siyasal yıkımı ters yüz edecek bir atraksiyon geliştiremiyor, politik beceriksizlik milleti AKP'ye mahkum ediyor, çaresizlik yeni partileri ortaya çıkartıyor, buna rağmen siyasal umutsuzluktaki kısır döngü büyüdükçe büyüyor..

Evet; yazının başında sıraladığımız sosyo ekonomik çıkmazlar, pandeminin artan tehdidi ve yaklaşan deprem tehlikesi gibi saptamalar Türkiye'nin panik yaratan kangrenleşmiş acı gerçekleridir...

Ve ne yazık ki ülkemiz; "iktidar-medya-muhalefet" gibi, laf atışmalarıyla, göstemelik didişmelerle birbirini besleyen- birbirine ısrarla ayakta tutan çarpık bir üçgenin ortasında tükendikçe tükeniyor...

Üstelik çaresizlik ve umutsuzluk; vurgun-enflasyon-zam, işsizlik- açlık- sefalet gibi iki üçgeni daha büyüterek, bir ulusu boğan zincirin paslı halkalarına dönüştürmeye devam ediyor...

Söyler misiniz; Bu çıkmazların, tahribatların, çöküşlerin ve umutsuzlukların içerisinden kim kurtaracak bu milleti?..

Balıkesir'de devlet var mı?..

 

19, 23 Ekim ve 2 Kasım'da bu  köşede, "Nasıl oluyor da, bir yanında küçük sanayi, diğer yanında konutlar-alışveriş merkezleri- hastane bulunan değerli bir arazi, tapusu değiştirildikten sonra da tarla olarak tutulabiliyor" diye sormuş ve Gömeç'te üzerinde "kuşkular" büyüyen değerli bir arsa ile ilgili devletin tuhaf (!) sessizliğine dikkat çekmiştik...

Arkalarında siyaset ve bürokrasi gücü olmayan, Muhteşem ve Füsun Telsiz ile vefat eden kardeşlerine ait bir "arsa üzerinde, birileri rant oyunu mu çeviriyor" diye üç kez sormuşken, Balıkesir'de tek bir devlet yetkilisinin konuşmaması tuhaf değil mi?..

Balıkesir Büyükşehir Belediye Başkanı Yücel Yılmaz, Gömeç Belediye Başkanı Mehmet İrem Himam, Gömeç Kaymakamı Akgün Corav ve Balıkesir Valisi Hasan Şıldak,

Mithat Paşa Mahallesi'ndeki 482 ada-1 nolu parseldeki arazinin gerçek niteliği, geleceği ve kadastro geçtikten sonraki tuhaf durumuyla ilgili soruları niçin yanıtlamıyorlar acaba?.. Kim susturuyor onları?..

"Bu suskunluk sürdükçe, arsa spekülatörleri ile imar cambazlarının yol açtığı kuşkular da büyümeye devam edecek" şeklindeki kaygılara bir kez daha dikkat çekerek, bu kez İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'ya soralım;

Vatandaşların en sıradan dilekçesine bile yanıt vermek zorunda olan Balıkesir'deki bürokrasi, Gömeç'teki yaşlı ve kimsesiz vatandaşlara ait bir arsa üzerindeki derin "kuşku"ları neden dağıtmak istemiyor?..

Balıkesir'de bir vali, Gömeç'te bir kaymakam var mı acaba?..

Arsa-rant şaibelerinin ayyuka çıktığı ve yerel gazetelere manşet olduğu Gömeç'te, devlet vatandaşı sahipsiz-yanıtsız bırakmaya utanmıyor mu?..

İlçedeki Zeytin Efe gazetesinin, "Gömeç Belediyesi rantiyeye teslim" gibi vahim iddialarının üzerine gidecek bir devlet kurumu yok mu?..

Peki; Gömeç'teki kuşkuyu giderecek, çaresiz kalan iki kadını ve "rant"iyeden şikayet edenleri dinleyecek bir İçişleri Bakanlığı müfettişi var mı?.