"Pandemi süreci göz önüne alınmaksızın", biz sıradan fanilerin baktığı yerden "yargı" erkinin "bağımsız"lığını koruyabilen son/tek ayağı durumundaki "savunma"yı, başarıyla lime lime ettiler. Bu uğurda, bir salonun içinde balık istifi halde 5 gün, 5 gece sabahlara kadar çalışabildiler.

Keza, Avukatlık Yasası'nda yapacakları değişikliklerin tehlikesine dikkat çekmeye çalışan, çoğu 50 yaşın üzerinde bir kısmı da 65 yaş üstü olan Baro Başkanları'nı bir bariyerin içine hapsedip, Ankara ayazında, yağmur altında sabahlatabildiler.

***

"Pandemi süreci göz önüne alınmaksızın",  sosyal medya düzenlemesi için TBMM Genel Kurul'unu (yüzlerce milletvekilinin, memur ve gazetecinin bir arada olduğu bir salonda) sabaha kadar çalıştırabildiler.

***

"Pandemi süreci göz önüne alınmaksızın", TBMM'de Anma Töreni olsun, Külliye'de yüzlerce şehit ailesiyle yemek olsun, 81 ilden gelen sporcuların "Demokrasi Nöbeti" olsun, "toplu" "Kalkışma" kitabı okunması olsun, "toplu" Kuran'ı Kerim hatmi olsun; "topluca" kılınan sabah namazına kadar süren türlü etkinlikle 15 Temmuz'u, layığıyla anabildiler.

***

"Pandemi süreci göz önüne alınmaksızın", sadece görevli polis sayısının bile 20 binden fazla olduğu bir "kitle"yle birlikte Ayasofya'nın müze olan kısmını ibadete açma namazı kılabildiler.

***

"Pandemi süreci göz önüne alınmaksızın",  Malazgit'in Zaferi'nin 949. Yılı dolayısıyla, bu hafta boyunca, Ahlat'ta "festival" gibi kutlamalar yapabiliyorlar; "Cumhur İttifakı"dır, bakanlardır, bürokratlardır; yarın tam kadro orada olabilecekler.

 

Velakin…

***

"Pandemi süreci göz önüne alınarak", 30 Ağustos Zafer Bayramı dolayısıyla tebrikleri kabul edemiyorlar, resepsiyon düzenleyemiyorlar, kendileri yapmadıkları gibi başka kişi ve kurumların düzenlemesine de izin vermiyorlar.

***

Doğru galiba; bir tek "Atatürk" barındıran, "Atatürk"ü hatırlatan, "Atatürk"ü andıran, "Atatürk"ün kıymetini bir değil bin kere anlamamıza yarayan gün ve fiillerde "aktive(!)" oluyor bu Korona!

Ya da…

Şöyle sanıyorlar;

Bütün partilerin üstünde bir "derin parti" var aslında; gizli ama gerçek rakipleri olan… Atatürk partisi… Ve bütün bu günler, bayramlar hepsi onun gizli "iktidarı yıpratma faaliyeti""devirme" hatta!

Sırf bundan kutlamak istiyorum biz "bayram"larımızı; sırf bundan karşı çıkıyoruz her "yassah"larına!

"Muhalefet" olsun diye…

"İnadına"

Gıcıklığına; öyle damarlarına basmak için filan.

Boyun eğmediğimizi göstermek için,  düpedüz "asilik" yani, "isyan"…

Ve dahi "taciz"

***

İşte bu yüzden en büyük acizlik aslında kibir.

Ve işte bu yüzden dalkavuklarından büyük düşmen yok iktidarlara.

Zihinlerini dev aynalarıyla kaplamış birileri; sanıyorlar ki her şey onlarla ilgili.

***

Değil halbuki.

***

Biz 30 Ağustos'ta, vatan toprağının Yunan işgal ve mezaliminden kurtuluşunu kutluyoruz; diğer düşmanların "geldikleri gibi gidecekleri" günün biletini kesişimizi…

Çanakkale'de doğan, Sakarya'da doğrulan ,Dumlupınar'da şahlanan iradeyi kutluyoruz…

"Başkumandan Zaferi"ni kutluyoruz.

Gözümüzün başka hiçbir "tepe"yi göremeyeceği şekilde, biz her 30 Ağustos'ta, yüzümüzü Çiğiltepe'ye, Kırcaaslan Tepe'ye, Tınaz Tepe'ye, Belen Tepe'ye dönüyor, İbrahim Çolak'ı, Reşat Çiğiltepe'yi, Ahmet Naci Tınaz'ı, Ahmet Naci Eldeniz'i, Mürsel Bakü'yü, Yakup Şevki Subaşı'nı, Hüseyin Hüsnü Emir Erkilet'i, Kazım İnanç'ı ve diğer bütün komutanlarımızı ama en çok da nicesinin "milletin kurtuluşuna lazım" olan silahlarla cepheden kaçtığı günlerde canı pahasına savaşan "meçhul askerleri" kutluyoruz.

Biz 30 Ağustos'ta "Cumhuriyet ordusu" ve "Cumhuriyet donanması"nı kutluyoruz; "Tayyare Bayramı"nı kutluyoruz.

***

Dolayısıyla, çok zorlanıyorum ben kendi adıma anlamakta;

Hanginiz, toprağın altında yatanlarımızdan daha kıymetlisiniz ki, onların ruhuna armağan olan böyle bir günde bütün işi-gücü en önemlisi onlara olan minnet duygularımızın gerektirdiği vakarı bir kenara bırakıp sırf sizinle "polemikçilik" oynamak için sahip çıkıyor olalım "zafer"imizi kutlama hakkımıza!