Eğitim Gücü Sen Çarşamba İlçe Temsilcisi Yasemin Şengör:

Manevi Danışmanlık,  ilk olarak Eğitim Gücü Sen Genel Başkanı Oğuz ÖZAT’ ın Türk PDR Derneği Samsun Şube başkanlığı yaptığı dönemde “Manevi Danışmanlık Projesi Amacından Sapıyor” başlığı ile dikkatleri çektiği bir konudur. ‘Dini Rehberlik’ biçiminde daha net olarak ifade edilebilecek, bireylerin dini bilgileri doğru kaynağından ve Din Bilimleri üzerine yetkinliği ve yeterliliği olan meslek elemanlarından öğrenmesi amacıyla başlatılan ve bu şekilde de  sınırlı kalması gereken projenin; okullara manevi danışman görevlendirilmesi ile farklı boyutlar kazanması endişe vericidir.

Eğitim çalışanları olarak öğrencilerimizin ve halkımızın dinini doğru biçimde öğrenebilmesi, her tür hurafe ve yanlış bilgilerden uzak tutulması, dinin kaynaklarını samimiyetle yorumlayabilmesi ve hoşgörü, merhamet, vicdanlı olmak, dürüstlük gibi insani değerleri eğitim yoluyla içkinleştirebilmesi arzumuzdur. Ancak bu  konunun okullarda Eğitim Sistemimiz içinde karşılığı vardır. Okullarımızda değerler eğitimi Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Dersi kapsamında verilmektedir ve Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Öğretmenlerimiz bu konunun uzmanlarıdır. Bunun yanında eğitim yuvalarımızda  örtük biçimde insan değerler öğrencilerimize kazandırılmaktadır. 

Hal böyle iken geçtiğimiz yıllarda imzalanan protokoller kapsamında hastane ve KYK yurtlarında din alimlerine  istihdam olanağı sağlayan ‘manevi danışmanlık’ projelerinin, bazı illerimizde yapılan protokollerle okullarda da başlatılması tartışmalara sebep olmuştur. Konu akla; Nisan-Haziran 2022 döneminde bir ilimizin KYK yurtlarında gerçekleşen özkıyım olayları sonucunda, basına düşen ‘yurtlarda manevi danışmanlık tabelaları kaldırıldı’ başlıklı haberleri getirmiştir.

Bununla beraber halka doğru dini bilgilerin verilmesi şeklinde bir amaçla başlayan manevi danışmanlık konusunun, daha sonra Psikolojik Danışmanlık ya da ruh sağlığı alanına giren proje tanıtımları ve söylemlerle sürmesi; halkın ruh sağlığının ruh sağlığı uzmanı olmayan kişilerce istismar edilmesi yönünde endişelere sebep olmuştur. 

Okullara gelen yazılarda paylaşıldığı kadarıyla proje; öğrencilerin sağduyulu, güzel ve yumuşak kalpli, zarif ve estetik bir ruha sahip olması kapsamındadır. Projede altı çizilen amaç; manevi ve milli değerlerin gelecek nesillere aktarılmasıdır. Konuyla ilgili araştırma yapılacak olursa; okullarda deprem mağdurlarına yardım gönderilmesi gibi  insani davranışların bu proje kapsamında haberleştirildiği de görülecektir. 

Sonuç olarak; Eğitim Sistemimiz içinde öğrencilerimizin ulusal değerleri sistematik biçimde, eğitim müfredatında dolaylı ya da doğrudan alması hedeflenmiştir. Bununla birlikte ahlak eğitimi Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi müfredatı kapsamında alanında en az lisans düzeyinde yetkinlik eğitimini tamamlamış ve pedagoji bilgisi olan öğretmenlerimiz tarafından verilmektedir. Yardımseverlik, vicdanlı olmak gibi evrensel değerler öğretmenlerimizin rol model olduğu eğitim öğretim süreçlerinde, doğrudan ya da dolaylı biçimde kazandırılmaktadır. Bu kapsamda öğrencilerin insani ve milli değerlerimizi benimsemiş biçimde yetişmesinden eğitim çalışanları, yöneticiler ve veliler ile birlikte sorumluluk tüm paydaşlarındır. Ayrıca okul çağı çocuklarının pedagoji bilgisi olan, güvenli içimde bağlanacakları öğretmenlerinden eğitim almaları; kişisel, sosyal ve ruhsal sağlıkları için son derece önemli bir konudur. 

Tüm bunlar göz önünde bulundurulduğunda okullarda manevi danışmanlık tartışmaları içinde eğitim çalışanlarımızdan velilerimize endişeleri haklıdır ve şu sorular yanıt beklemektedir: 

· Okullarda Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Derslerinin, müfredatın ve öğretmenlerimizin etkili olmadığı mı düşünülüyor? 

· Konunun bizzat uzmanları okullarda görevlerini en iyi şekilde yaparken, neden manevi danışmanların okullarda görevlendirilmesine ihtiyaç duyulmuştur? 

·Manevi Danışmanlık alanının kapsamı ve sınırları nedir? Okullarda görünürde ahlak eğitimi olarak başlatılan bir projenin geçtiğimiz yıllarda örneklerine rastladığımız gibi yetkinlik ve yeterlik alanı ile etik sınırları çizilmemiş ve okullarda psikolojik hizmetlere uzanan, din alimlerinin mesleki ehliyet sınırlarını aştığı bir uygulamaya dönüşmesi, pedagojik açıdan çocuklarımızı nasıl etkiler?