Pandemi dönemi uzadıkça hepimizin psikolojisi de olumsuz yönde etkilenmeye devam ediyor. Her şeyden önce özellikle biz Türk ırkı olarak sarılmaya, kaynaşmaya, birbirimize dokunarak konuşmaya, anlaşmaya alışkın bir toplumuz. Başımızı yaslayacağımız bir omuz, tutacağımız bir el ararız çoğu zaman. Bu mikrop bize tüm bunları yasakladı. Hem de ölüm tehdidiyle korkutarak. Bir yılı aşkın süredir mücadelemiz devam ediyor. Etrafımızda tanıdığımız tanımadığımız birçok kişi bu hastalık yüzünden hayatını kaybetti. Uzun süre yoğun bakımda yattı. Birçok işyeri kapandı, birçok kişi işsiz kaldı. Seyahatler yapılamadı. Ekonomik durum bozuldu. Aşı bulundu ancak yeteri kadar aşılanma yok. pandemi bitecek diye beklerken virüs mutasyonlarına ve bu sayede varlığına devam ediyor. Ne zaman biteceği belli değil. Bunun yanında sanki dünyanın sonu gelmiş gibi ortalığı sel, yangın, deprem, fırtına götürüyor. Göç yolunda ölenleri izliyoruz. Neyin, ne zaman düzeleceği belli değil. Tüm bu belirsizliklerin ortasında gel de depresyona girme diyeceksiniz. Ama yine de depresyon öyle kolayca beliren bir rahatsızlık değil.

Depresyonun tanımı

Depresyonda mıyız değil miyiz anlamak için önce depresyonun ne olduğunu iyi bilmek gerekir. Depresyon haftalar hatta aylar süren mutsuzluk, ümitsizlik, karamsarlıkla beraber hiçbir şeyden keyif almama, genel bir isteksizlik hali ve içine kapanmayla seyreden bir duygu durum bozukluğudur.

Belirtileri neler?

Bir insan düşünün sanki dünya başına yıkılmış, kederler içinde, canı hiçbir şey yapmak istemiyor. Hiçbir şeyden keyif almıyor. Daha önceleri çok severek yaptığı işlerden artık hiç hazzetmiyor, geleceğe karşı umudunu ve tüm beklentilerini kaybetmiş. Hem kendini yalnız hissediyor ama hep de yalnız kalmayı tercih ediyor. Arkadaşlarıyla görüşmüyor, konuşmuyor. Her şeyden alınıyor kolayca küsüyor. Kendini değersiz buluyor, suçluyor, kendine olan inancını ve güvenini yitirmiş. Dikkatini toplayamıyor. Yeni öğrendiklerini aklında tutamıyor. Aklı karışık. Uykuları bozuk. Ya hiç doğru dürüst uyuyamıyor, ya da çok uyuyor. İştahı bozulmuş. Ya hiç doğru dürüst yemiyor, sürekli kilo veriyor. Ya da durmadan yiyor, kilo alıyor. Sonuç olarak tek kelimeyle özetlersek bu insan çok mutsuz. İnsanın zaman zaman bu saydığım duyguların bir veya birkaçına sahip olması normal olabilir. Hepimiz insanız. Hayat kolay değil. Bu duygular da insan olmanın bedeli oluyor bazen. Ama depresyonda bu duygular daha yoğun ve uzun sürelidir. İnsanın sosyal hayatını önemli derecede etkiler. Kendi fark etmese de yakın çevresi fark eder. Bu nedenle genelde depresyonun teşhisi önce en yakın arkadaşlar ya da aile tarafından konur. Onlar teşvik eder ya da kolundan tutup bir psikiyatriste getirir.

İstenmeyen sonuçları neler?

Aslında depresyonun tüm belirtileri aynı zamanda istenmeyen sonuçlarıdır. Depresyondaki kişi işine konsantre olamaz ve işini kaybeder. Başarısız olur. Öğrenciyse dersini geçemez, sınıfta kalır. Çeşitli mide ve bağırsak hastalıkları, kalp damar hastalıkları, obezite, diyabet gibi hastalıklar, depresyonun getirdiği beslenme bozukluğu, uyku bozukluğu ve stresle daha kolay ortaya çıkar. Depresyonun en korkulan sonucu, kişinin hayatına son vermeye kalkışmasıdır. İleri depresyonlarda intihar vakalarına sık rastlanır.

Herkeste aynı seyretmiyor

Depresyonun kişiye göre farklı derecelerde seyrettiğini görürüz. Bu kişinin hayata bakış açısı, karakteri, yetiştiriliş tarzı, kültürü, eğitimi, daha önce yaşadıkları yani hayat tecrübesi, yaşı, içinde bulunduğu sosyal ve kültürel şartlara göre değişebilir. Kimi zaman da depresyon kişiye öyle bir yerleşir ki kronik bir hal alır ve o kişinin huyu haline gelir. Kişinin alışkanlıkları bu yönde değişir. Bu durum genelde depresif kişiliğe yatkın kişilerde daha sık görülür. Depresyon hafif derecedeyse etrafındaki kişiler onu öyle kabul edip, her davranışını huyuna bağlı zannedebilirler.

Depresyonun tedavisi

Depresyonun tedavisi kişiye özeldir. Depresyona ait şüpheli belirtiler başladığında, mutlaka konunun uzmanına yani bir psikiyatriste danışmakta fayda vardır. Komşuya, arkadaşıma iyi gelmiş tarzında ilaçlara başlamak doğru değildir. Zira bu ilaçlar öylesine kullanılıp istenildiği zaman da öyle pat diye bırakılacak ilaçlar değildir. Bazen de depresyonda ilaç tedavisi yerine sadece psikolog tedavisi yani psikoterapi uygulanır. Kimi zaman da hem ilaç tedavisi hem de psikoterapi beraber uygulanır. Ağır ve intihar riski taşıyan depresyonlarda hastaneye yatış gerekebilir. Ağır depresyon tedavilerinde beyine elektroşok tedavisi de uygulanabilir. Bu biz kardiyologların kalpte ventriküler fibrilasyon adı verilen ritim bozukluğu olduğunda, kalp normalinden şaşıp sonu durmaya gidecek derecede tehlikeli şekilde çalışmaya başladığında, uyguladığımız eletroşok tedavisine benzer.  Özellikle intihar eğiliminin kuvvetli olduğu  durumlarda, beyne elektrik uyarımı yapılarak uygulanan Elektrokonvülsif Tedavi (EKT)  haftada 2 - 3 seans halinde toplam 10 seanslık bir kür şeklinde uygulanabilir. EKT anestezi altında yapılır. İlaca dirençli vakalarda etkili sonuçlar alınır. Hafızaya ya da beyne zarar verecek bir yöntem değildir. Fakat yine de tedavide ilk seçenek olarak bakılmaz. Mutlaka doktor kontrolünde ve uzmanı tarafından gerek duyulursa uygulanmalıdır. Bunun yanı sıra depresyonun manyetik uyarım ile de tedavisi mümkündür. Tabii en iyisi depresyona hiç yakalanmamak. Bir sonraki yazımda bu bilgileri ileteceğim.