Akıl ve mantık dairesi içinde izahı mümkün değil;

İstanbul Barosu "İstemiyoruz" diyor. Ankara Barosu "İstemiyoruz" diyor. İzmir Barosu "İstemiyoruz" diyor.

Hadi bunlar, amiyane tabirle sivil toplumun, sivil(!) muhalefetin "damgalı eşek"leri… Sayıları itibarıyla; iktidarın dayattığı "Çoklu Baro" uygulamasından en çok etkilenecek olanlar…

Ama tek onlar değil ki; Tekirdağ Barosu da "Biz almayalım" deyip geri çeviriyor "Çoklu Baro" teklifini; Diyarbakır Barosu da…

Edirne Barosu'da istemiyor, Kars Barosu da…

Trabzon Barosu da "Hayır" diyor, Antalya Barosu da; Yozgat Barosu da, Bursa Barosu da, Aydın Barosu da, Bingöl Barosu da, Erzurum Barosu da, Konya Barosu da, Kayseri Barosu da, Kırklareli Barosu da, Çanakkale Barosu da, Manisa Barosu da, Zonguldak Barosu da…

Baroların büyük bölümünün, hatta kendi yönetimindeki meslektaşlarının dahi "iktidara boyun eğdiği" gerekçesiyle tepki gösterdiği, istifaya davet ettiği Türkiye Barolar Birliği Başkanı da…

Türkiye genelinde 80 baro var; 80'i de imza atıyor, "Bu tasarı yasalaşır ve Avukatlık Yasası iktidarın öngördüğü şekilde değiştirilirse adalete ihtiyaç duyan istisnasız herkes sessiz ve kimsesiz kalacak" cümlesine.

Avukatlar siyasi partilerinden, siyasi görüş, düşünce, eğilimlerinden, ideolojik farklılıklarından, baro içindeki rekabetlerinden bağımsız olarak bir araya geliyor ve "Olmaz. Biz bunu istemiyoruz. Biz bunu kabul etmiyoruz" diyorlar.

Avukatlık Yasası kimleri bağlar?

Avukatları.

Avukatlara rağmen Avukatlık Yasası yapılır mı?

Avukatların taleplerini karşılamayan ve hatta onların hilafına bir ısrarla gündeme/TBMM'ye getirilen "Çoklu Baro" uygulaması; yasanın asli muhataplarının ihtiyacını karşılamayacaksa kimin, hangi ihtiyacını karşılamak üzere planlandı?

Baroları etnik, dini, siyasi, ideolojik kimlikler üzerinden bölmeye, "adalet"i hukuk değil siyaset zemininde aramaya, vatandaşı "iktidar yanlısı" baroların kuklası ve dahi kurbanı haline getirmeye teşne olan düzenlemenin "FETÖ"nün yarım kalmış projelerinden biri olduğu bilindiği halde böylesine sahiplenilmesinin sebebi ne?

"Adalet Bakanı"na mal olma ihtimali de aşikarken hem de…

İçler acısı

AK Parti Grup Başkanvekili Cahit Özkan'ın, Avukatlık Yasası'nda planladıkları değişikliklerle ilgili açıklamasını baştan sona canlı yayınlayan kanallar, İstanbul Barosu'nun Çağlayan'da bu değişikliklere karşı düzenlediği basın açıklamasından bir kare yayınlayamadılar.

İstanbul Baro Başkanı Mehmet Durakoğlu'nun, Çağlayan'daki konuşması başladığı andan itibaren dakikalarca, televizyonumda izleme imkanım olan bütün haber kanallarını taradım; biri bile "canlı" bağlantı kurmadı, kuramadı.(Bence parantez içi açıklamaya gerek yok ama bazen alınan, sitem eden arkadaşlarımız oluyor; internetten izleyebildiğim Halk TV, KRT dahil değil elbette bu genellemeye…)

O dakikalarda Halk TV'de Medya Mahallesi'nin konuğu olan Prof.Dr. Cem Say'ın espirisini yaptığı gibi, yerel seçimlerdekine benzer bir "veri akışı kesilmesi" yaşandı zahir ajanslarda!

Baronun itirazı, haber bültenlerinde ancak Durakoğlu'nun konuşması bitip de gerekli sansür süzgeçlerinden geçirildikten, lüzumlu "temizlikler" yapıldıktan sonra yayınlandı.

Savunmanın savunmayı korumak durumunda kaldığı günün ertesinde, bizim payımıza da habercilerin bunu haberleştirememesini eleştirmek kaldı.

Karşı karşıya kaldığımız şey…

Tam olarak…

18 yıldır girdiği bütün genel seçimleri kazanan ve muhalefete hiçbir mecrada hakkaniyetli temsil hakkı tanımayan bir iktidarın, baro yönetimlerini "hep aynı grup kazanıyor" diye seçim ve delege sistemini değiştirmeye kalkışması ironisi!

SORU-YORUM

Peş peşe yaptığı "FETÖ" çıkışlarıyla AK Parti'yi karıştıran Bülent Arınç, kendisini iktidarın "kandırılmışlığı" üzerinden aklamaya çalıştığı televizyon programında, Fetullah Gülen'e, Türk siyasetinde en açık ve net tavrı koyan kişinin Necmettin Erbakan olduğunu savunurken, "Rahmetli Erbakan bunları yanına yaklaştırmadı. 'Bunlar nasıl Müslüman' derdi. Biz o zaman rahmetliyi bu konularda biraz fanatik bulurduk, o sebeple sözüne itibar etmedik…" minvalli cümleler kurdu.

BİR: Arınç "biz" dediğine göre, Arınç'ın da dahil olduğu AK Parti kurucularına göre Erbakan "fanatik" bir dinci miydi? Erbakan "eskimiş siyasi anlayış"ı temsil ettiği, "siyasi açılımlar yapmadığı" için değil de "fanatik dinci" olduğu için mi partiden ayrıldılar yani!

İKİ:  Hem "Hocamız bizi ikaz etmişti" deyip hem de "Biz böyle olduklarını bilmiyorduk" denilebilir mi?