Tutturmuşsunuz bir "saray"dır gidiyor; sanırsın bir Endülüs El Hamra'sı yaptırıyorlar Ahlat'a…

Masal kitaplarından fırlamışçasına yükselen bir Neuschwanstein, bir Château Frontenac, Versay…

Bir Buckingham bile (!) değil yahu…

"Sade ama şık bir daire…" sadece…

"İhtişamı sadeliğinde mahfuz bir eser…"

Hani terası Van Gölü'ne açılıyor olmasa, ha "orta sınıf" için "saray" demek olan "3+1"lik bir TOKİ konutu, ha Anadolu bozkırının orta yerindeki Cumhurbaşkanlığı konutu!

***

Rus muyuz canım biz!

Bu kadar da olmasın mı; nihayetinde ikamet edecek kişi "devletin başı"; söz konusu olan da yabancı devlet başkanlarının (ve prensler mi dersiniz prensesler mi, krallar mı, emirler mi, şeyhler mi; kim bilir başka hangi çok özel misafirlerin ağırlanacağı) bir temsil makamı…

Putin'in Praskoveyevka'da bize yaptığı gibi müştemilattan bozma bir odada mı ağırlayalım yani gelenimizi-gidenimizi!

 

erede kaldı Türk misafirperverliği!

***

Ahlat'ta inşa edilen yazlık konuta "saray" diyenin dili kurusun bundan sonra; "saraycık"!

***

"Saraycık" dediysem hafife de almayın ama; kendi küçük işlevi büyük.

Bir nevi "süper saraycık"; deva olamayacağı dert yok maşallah!

***

Şimdi yine konu dağılacak ama "Maşallah" demişken de hatırlatmadan edemedim:

Nagehan Alçı, her paragrafa "Yarabbim bu ne sadelik, bu ne tevazu, ay harika" diye başlayacağım derken atladı zahir, mimarisine dair pek bilgi sahibi olamadık; varsa eğer bir "taç kapı"sı, taç kapının alınlığının tam göbeğine, şöyle at nalı gibi bir nazarlık da konulsun; mazallah!

Alçı'nın yazı sınırlarımızı aşar da, nurtopu gibi saraycığımızın böyle "şifacı" bir yanı olduğu duyulursa dermansız dertlere gark olmuş ve dahi değil yazlık inşa etmek, çadır kuracak dermanı kalmamış diyarlardan göz değer sonra!

***

Ne diyorduk…

"Deva" çok siyasi alınganlık sebebi içerikli oldu; henüz bu adla kurulmuş bir parti yoksa "şifa"

Bildiğin şifa dağıtacak yazlık konut Ahlat ve etki alanındaki coğrafyaya;

"Turizmi canlandıracak…"

"Üzerine ölü toprağı atılmış haldeki kültür hazinesine nefes borusu olacak…"

"Bir iş hayatı oluşmasını sağlayacak; istihdamı arttıracak…"

"Yoksulluğu sonlandıracak…"

"Bölgenin refahını arttıracak…"

***

Sağlıklı beslenebilmek için bu defa konutun bahçesine kümes kurmak yahut kendi organik sebzelerini yetiştirmek yerine yöre çiftçisinin/hayvancısının ürünlerini satın almaya karar verdilerse zahir…

Beştepe'nin önünde iğne atsan yere düşmüyor ya; aynı öyle, insanlar, Türkiye'nin ve dünyanın dört bir yanından akın akın "saray" görmeye gelir diye hesap ederek kurmayı planladıkları dev otellerin ihalelerini "malum grup" yerine Ahlatlı, Malazgirtli idealist girişimcilere vermeyi düşünüyorlarsa…

Alçı'nın fotoğraflarındaki o yastıklar, yorganlar, örtüler ve dahi sarayın her nevi ihtiyacı anlaşılan şirketlerden değil de yerel mağazalardan alındıysa/alınacaksa mesela…

Neden olmasın!

***

Hatta bir de yetmez beş, beş de yetmez on beş tane olsun!

Esnafın işyerini siftah bile yapmadan kapattığı il-ilçelerin haritası çıkarılsın; yoğunluğun zirve yaptığı ilk üç bölgenin kalbine "müşterici yağdırıcı" işlevi olan bir saraycık…

Yakılan orman bölgelerinin en yoğun olduğu noktaya "oksijen pompalayıcı", "havayı temizleyici", "doğal hayat"ı canlandırıcı bir saraycık…

Satılan/kapatılan "Cumhuriyet tesisleri"nin yerine "yerli ve milli üretim"i yatırıldığı musalla taşından kaldırabilecek bir saraycık…

Kurutulan göllerin, yatakları imara açılan derelerin, doldurulan denizlerin yerine "doğanın intikam duygusunu törpüleyici, insafa getirici, bağışlatıcı" bir saraycık…

Kesilen zeytinliklerin yerine "bereket", sanayi siteleri kurulan verimli havzaların yerine "kanser savar" saraycıklar kondurulsun…

***

Keşke, Nagehan Alçı'ya Okluk Sarayı'nı da gezdiren biri çıksa da öğrensek…

Öyle ya; ne biliyorsunuz belki orası da "Türkiye'nin cennet köşelerini dokunulmazlaştırma" gibi halisane bir işlevi görmek üzere yapıldı aslında…

***

İçimiz kötü içimiz; bunlar hep nankörlükten.