“İşleyen demir ışıldar” atasözünde de belirtildiği gibi, hareket ettikçe daha enerji dolu hissederiz. Bütün mesele ilk adımı atmakta.

Sağlıklı yaşamak için hareket etmenin ne kadar önemli olduğundan daha önceki yazılarımda da birçok kez bahsettim. “İşleyen demir ışıldar” diye çok yaygın bilinen bir atasözü vardır. Gerçekten de hareket ettikçe kendimizi daha enerji dolu hissederiz. Hele bir de bu esnada birşi halletmeye koyulmuşsak devamını getirmek, tamamlamak bize ayrı bir keyif verir. Ama işte bütün mesele ilk adımı atmaktır. İşe başlamak için gerekli ilk hareketi yapmaktır. Bunu yapmadan miskin miskin oturduğumuzda iyice tembelliğe kapılıp bir türlü başlayamayız. Fakat bir yandan da bu durum bizi mutsuz eder. Harekete geçemediğimiz için içimiz rahat etmez. Tamam da nedir bizi alıkoyan? Sadece tembellik mi? Yoksa hayatımızı kolaylaştırdığına inandığımız teknolojik ilerlemeler mi? Yakın mesafelere bile kullandığımız arabalar mı? Bir kat çıkmak hatta inmek için bile kullandığımız asansörler mi? Televizyonu oturduğumuz yerden kalkmadan uzaktan kumanda ile izlememiz mi? Evdeki perdeleri, ışığı bile kumanda ile açıp kapamamız mı? Markete gitmek yerine internetten sipariş vermek mi? Hele bir de meşhur ekran bağımlılığı var ki burada, bırakın uzaktan kumandayı kullanıp yerinden kımıldamamayı, çocuğu, genci, yetişkini hep beraber televizyon, bilgisayar ya da telefon ekranına hipnotize olmuş gibi bağlayan, dış dünyadan, sosyal hayattan koparan bir garip durum söz konusudur.

Oranlardaki acı gerçek

Sağlık Bakanlığı’mızca gerçekleştirilen Türkiye Beslenme ve Sağlık Araştırması ön sonuçlarına göre; sağlık için fiziksel aktivite önerilerini karşılamayanların sıklığı 19 yaş ve üzeri bireylerde yüzde 37.6’dır. Öte yandan, Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) ile birlikte yürütülen Türkiye Çocukluk Çağı Şişmanlık Araştırması sonuçlarına bakıldığında; çocukların yüzde 9.5’i hafta içi hiç oyun oynamamakta, yüzde 19.9’u günde bir saatten az ve yüzde 29.7’si günde bir saat oyun oynamaktadırlar.

Çocuklarımızın yüzde 42.5’i günde bir saat, yüzde 23.5’i iki saat ve yüzde 12.7’si üç saat ve üzerinde televizyon seyretmekte veya bilgisayarda zaman geçirmektedir. İşte bu oranlar bize acı gerçeği açıkça sunuyor. Çocuklarımız televizyon veya bilgisayar karşısında oturarak vakit geçirdiği için sadece obezite ile karşı karşıya kalmayacak, sosyal hayattan da uzaklaşacak. Arkadaşlarıyla oturup sohbet etmek, oyunlar oynamak yerine ve aile bireyleriyle konuşup, başından geçenleri paylaşacağı yerde, tek başına garip bilgisayar oyunları oynayarak ya da gerçek hayattan uzak, içinde yaşadığı hayata ters düşen, film veya dizileri izleyerek vakit geçirecek. Sonra da bu uyuşmazlıktan mutsuz olacak. Böylece, henüz karakteri gelişmekte olan çocuklar bu tip bir ortamda yüksek olasılıkla da ciddi psikolojik problemlerle karşılaşacaklardır. Bu nedenle özellikle çocuklara örnek olmak adına ve çocuklarımızla beraber sağlık için harekete geçmek gerekiyor.Sağlık Bakanımız Dr. Fahrettin Koca’nın “Sağlık için Hareket Et Günü” mesajında belirttiği gibi fiziksel aktivitenin artırılması sadece bireysel değil toplum tabanlı, çok sektörlü ve kültürel bir yaklaşım gerektirmektedir. Hareketli yaşam; bireylerin fiziksel ve ruhsal sağlığının geliştirilmesine katkı sağlayacağı gibi, toplum refahını teşvik ederek gelecek nesillere yönelik önemli bir yatırım olacaktır.