“Şahlanacağı”, “dört nala koşacağı” gibi iktidar söylemleriyle mütemadiyen ata benzetilen ülke ekonomisi, faturalara yansıyan zamların ardından yoksul halkı tam anlamıyla çiftelemiştir.
Özellikle yılın daha ilk günlerinde yapılan elektrik ve doğalgaz zamları, dar gelirli kesimin belini bükmüş, orta sınıfı ise dar gelirli haline getirmiştir. 
Bilindiği üzere; son bir yılda elektrik fiyatları konutlarda yüzde 72,5 ila yüzde 158,7 oranında artmış ve elektriğe, asgari ücretlinin, memurun maaş artışının çok üstünde zam gelmiştir. Doğalgazda da durum ne yazık ki benzer haldedir: yılın başında yüzde 25 zam yapılan doğalgaza, şimdi de il bazında kademeli fiyatlandırma sistemi adı altında yeni zamlar gelmektedir. 
Yani bizi kıskanan Avrupa ülkelerinin uzaya araçlar yolladığı 2022 yılında, Türkiye’de sıcak ve aydınlık bir evde oturmak ne yazık ki bir ayrıcalık haline gelmiştir. Çalışan nüfusun resmi rakamlara göre bile yüzde 42’sinin asgari ücret aldığı bilinen ülkemizde, neredeyse ev kiralarına yetişen faturalar nedeniyle haneler kararmış, çaresiz kalmıştır. Bu soygun düzeni, tüm işçi sınıfı gibi biz eğitim emekçilerinin de soluğunu kesmiştir.
Gelişmiş ülkelere kıyasla insani olmayan şartlarda, insani olmayan ücretler karşılığında çalışan insanımız, eve geldiğinde kaç ampulü yakabileceğini, evdeki makineleri saat kaçta çalıştırması gerektiğini, doğalgazın derecesinin faturaya nasıl yansıyacağını saat saat hesap eder hale gelmiştir.
Elbette, bu soğuk ve karanlık tablo tesadüfi değildir. Yıllar içinde elektriğin üretiminin yüzde 80’ini, dağıtımının ise tamamını özelleştiren AKP, halkın hayati enerji ihtiyaçları üzerinden yandaş şirketleri zengin etmeyi tercih etmiştir. Elektrik üretimine sokulan yandaş şirketlere dolarla destek verilirken, halkın cebine uzanan el daha da arsızlaşmıştır. Durmadan zam üreten bu soygun sisteminde dağıtım şirketleri de çeşitli devlet teşvikleriyle semirirken olan yine halka olmaktadır. Tamamıyla özel elektrik dağıtım şirketlerini ilgilendiren sayaç okuma, kayıp-kaçak, açma-kapama, bakım-onarım gibi bedellerin bile halka ödetildiği bu sistem, sosyal devlet ilkesinin de katlinin resmidir.
Doğalgazda yaşadığımız bu karanlık tablo da yine özelleştirmeler, yandaş şirketlerin kârının artırılması, gaz alınan ülkelerle yürütülen yanlış pazarlıkların acı bir sonucudur.
Gelinen noktada siyaseten her sıkıştığında doğalgaz rezervi bulduğunu ilan eden, elektriği kendilerinin bulduğunu ve ülkede kendi iktidarlarından önce sadece mumla aydınlanıldığını iddia eden bu iktidar, ülkeyi enerjisiz bırakmıştır. Bu sistemle devlet zarar ettirilmiş, yurttaş soyulmuştur.
3 gündür elektrik verilmeyen, ısınamayan, insanlarımızın soğuktan yaşamını yitirdiği Isparta’da yaşananlar, tüm Türkiye’nin yakın gelecekte yaşayabileceklerini anlatan bir fragmandır. Kamu hizmetlerinin özelleştirilmesinin, taşeronluk sisteminin, gözü dönmüş piyasacılığın kaçınılmaz sonucudur. 
Eğitim-İş olarak altını çiziyoruz: Halkı soğukta ve karanlıkta bırakan bu enerji soygunu, Anayasamızla ve İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi ile çelişmektedir. Isınma ve aydınlanmasız bir barınma düşünülemeyeceği için bu soygun, en temel haklardan olan barınma hakkının dahi ihlalidir. Elektrik ve doğalgaz gibi yaşamsal ihtiyaçlar için enerji sektörü derhal devletleştirilmelidir.
Yurdun dört bir yanından yükselen itiraz seslerini, yanan bir ampulü göreceğimiz tek yerin AKP logosu olmadığı bir Türkiye’ye kavuşmak adına önemli buluyor, katılıyoruz.
Haykırıyoruz: 
Yoksullaştırdığınız bu halk, sizin soygun düzeninizin faturasını artık ödeyemiyor!