ABD Başkan Adayı Joe Biden'in, aylaaaar aylaar önce sarf ettiği, "Erdoğan bir otokrattır. Kendisi Türkiye'nin cumhurbaşkanı ve çok daha fazlası. Şimdi yapmamız gerektiğini düşündüğüm şey, ona karşı çok farklı bir yaklaşım benimsemek ve muhalif liderleri desteklediğimizi açıkça  ortaya koymak…" sözleri ve "Erdoğan'ı mağlup edin. Darbeyle değil, seçim süreciyle…" mesajı, iktidara dönük örtülü bir darbe girişimi, emperyalist müdahale, dış güç oyunu vs. vs.

Eyvallah.

***

Peki, Kahire'nin göbeğinde, Tahrir Meydanı'nda Mısır'daki iktidara karşı muhalefete destek mitingi yapmak ne?

"Hepimizin gideceği yer iki metreküp çukurdur. O kefenin kıymetini bilelim" diyerek Hüsnü Mübarek'i "protestocuların değişim taleplerine kulak vermeye" zorlamak ne?

Mübarek'in idamla yargılandığı sürecin fitilini ateşlemek ve muhalefetin Mursi önderliğinde iktidara gelebilmesi için her türü lojistiği sağlamak ne?

***

Peki ya, "Biz sabır, sabır, sabır dedik en sonunda dayanamadık ve Suriye'ye Özgür Suriye Ordusu ile beraber girmek zorunda kaldık. Niçin girdik? Bizim Suriye'nin topraklarında gözümüz yok. Mesele toprağın gerçek sahipleri topraklarına sahip olsunlar, bunu sağlamak için. Yani orada bir adaletin tesisi için varız. Devlet terörü estiren zalim Esed'in hükümdarlığına son vermek için biz oraya girdik, başka bir şey için değil" diyerek, alenen "bir ülkedeki iktidarı devirmek için askeri güce başvurduğunuzu" itiraf etmek?

 ***

Ya, "Libya'da, Hafter'in ilerleyişinin durdurulmasında oyun değiştirici role sahibiz" demek?

***

Bunlardan herhangi birinin, muhatabı olan ülkeye, "en az" Biden'ın ki kadar "dış müdahale" olmadığı söylenebilir mi?

***

ABD'nin, askeri sivil darbe tarihi ortada; keza, "menfaatleriyle ters düşme potansiyelini" sezdiği anda o ana kadar "dostu" olan iktidar, rejim yahut liderleri alaşağı etmekten geri durmayacağı sır değil.

Bu nevi en ufak bir işaret karşısında bile;

Toplum mühendisliklerine, beşinci kol faaliyetlerine, "müstemleke valisi" kılıklıların densizliklerine, düşünce kuruluşlarının "senaryo"larına, "şartları olgunlaştırma" tuzaklarına birlikte direnelim…

 Obama'nın beyzbol sopasına, Trump'un mektubuna karşı olduğu gibi -ilk mavi boncukta hazmedeceklerini bile bile- destek olalım…

Vaktiyle bu ülkenin "6. Filo Defol" diyen gençlerine linç çağrılarında bulunmuş olanları "6. Filo"nun pençesinden biz kurtaralım; "milli irade"nin vicdanına terk edelim.

"Egemenliği", bütün dünyanın gözü önünde, kendi elleriyle, imzalı, belgeli şekilde AB'ye devretmiş olmalarına karşın; hadi "iddia olunan" egemenliklerine de sahip çıkalım.

"Hiçbir şey olmasa bile bir şey oldu" metoduyla da olsa en nihayetinde "sandıkla" gelen iktidarın ancak "sandıkla" gidebileceğini savunmaktan bir gün geri durmayalım.

"Sandığın" üzerine hiçbir ülkenin, cemaatin, vakfın, platformun, grubun, sermayenin gölgesinin düşmesine göz yummayalım.

Bunlara da eyvallah.

***

Ama 8 ay önce söylenmiş sözlere dün duymuş tepkisi vererek komik de olmayalım!

Siyasi yolculuğu her alanda teslimiyetle özdeşleşmiş haldeki bir yapıya karşı "bağımsızlığımız"ı ispat için çırpınarak trajikomik hiç olmayalım.

***

Irak'ın, ABD tarafından işgali sırasında takındıkları tutumu unuttunuz mu!

Bir ülkenin demokrasisine, milli iradesine, seçilmiş iktidarlarına dönük "müdahaleler" konusunda zerre söz söyleme hakkı bulunmayan iktidara karşı, nedir Allah aşkına bu "Ay vallahi, emperyalistlerle işbirliği yapmıyoruz", "Allah seni inandırsın biz de yeni duyduk" çırpınışları?

***

Ne kadar milli olduğunu kanıtlamak durumunda olan sahiden de muhalefet mi; bu garabet tabloda?

***

"Türkiye, Türkiye'den yönetilir…"

"Bağımsızlık karakterimdir…"

"Manda ve himaye kabul edilemez…"

"Egemenlik kayıtlık şartsız milletindir…"

"Hiçbir emperyalist himmete muhtaç değiliz…"

Parti programını bile CFR memorandumu uyarınca hazırlamış bir iktidara "kişi kendinden bilir" deyip konuyu kapatmak kafiyken ne gerek var bu savunmalara!

Kendilerine darbe yapacağını savundukları adamla, üstelik de "darbe itirafı" diye pazarladıkları sözlerinden sonra, sarmaş dolaş fotoğraf çektiren muhalefet liderleri değil, kendileri sonuçta!