Halide HALİD

      Araştırmacı yazar

                                 Günümüzün sorunu-Annelik

Annelik gençken birçok kızın en büyük hayalidir.Bu birçok kadının hayali olsa da, bazen bu mutluluk onlara nasip olmaz.

Anne olmak bir onur olduğu kadar sorumlu bir görevdir. Kutsal dinimiz İslam, anne adının büyüklüğünü ve kutsallığını Hz. Muhammed'in "Cennet annelerin ayakları altındadır" sözleriyle yüceltmiştir.

Annelik eski çağlardan günümüzedek gelen Türk toplumunda kutsal bir görevdir.

Eski Türk boylarında Anneye - bu güçlü görevi taşıyan kadına saygı gösterilirdi.

"Dede Korkut" destanları dahil, Türk edebiyatında ‘Anne’ hak ettiği sözlerle ifade edilmiş, Türk edebiyatının ünlü şair ve yazarları anne hakkında tarihe iz bırakan eserler yazmışlardır.

Türk dünyasının ünlü şairi Hüseyin Cavid ‘Annesiz evlât değil, millet yetimdir’ demiştir.

Türk tarihinde silinmez izler bırakan komutanlar, kahramanlar doğuran anneler vardı, bugün de vatan ve millet yolunda şehitliğe yürüyen yiğitleri doğurup yetiştiren annelerimiz var.

Bir Türk kadını çocuğu için bütün zorluklara göğüs germeyi, hatta evladının yolunda ölmeyi bile göze alan kadınlardı ve hala öyleler.

Fakat tüm bunlara rağmen günümüzde annelik gibi sorumlu bir görevi bir şekilde adileştiren etkenler var.

Artık çocuk doğurmak daha kolay ama anne olmak daha zor.

 Anne, çocuğun biyolojik ebeveyni veya toplum gözünde bu rolü üstlenen kadın ve bu kadından doğan çocuğun koruyucu annesidir.

Üreme tıbbının gelişmesi sonucunda biyolojik anne, genetik ve taşıyıcı anne olmak üzere iki gruba ayrılmıştır. Biyolojik anne, çocuğunu yumurtalıktaki hücrelerden meydana getiren anne, taşıyıcı anne ise çocuğu sadece rahminde taşıyan ve doğuran annedir.

Bazen bu kutsal duygular, taşıyıcı annede biyolojik anneden daha güçlü oluyor.Bu konularda yazılmış eserleri okuduğumuzda, filmleri izlediğimizde ya da bu durumla yüzleşen  insanları gördüğümüzde bahsettiğim hususa daha çok ikna oluyoruz.

Şimdi bazı kadınlar için annelik çok zor. Attıkları yanlış adımlar sonucunda çocuklarını çöp tenekelerine, kapı önlerine, yetimhanelere attıkları zaman içlerinde bahsettiğimiz kutsal annelik duygusu uyanmıyor.

Neden, çünkü büyüdükleri ailede ya anne sevgisinden mahrum büyümüşler, yada aile büyüklerinin acımasız şiddetine maruz kalmışlar.

Sanki doğurdukları çocuktan kurtulup, yaşadıklarının intikamını o meleklerden alıyorlar. Bir zamanlar anne ve babası ölen bebekler ve küçük çocuklar yetimhanelere veriliyordu.Tesadüfen, kocasını kaybetmiş bir anne, ihtiyaç nedeniyle çocuğunu yetimhaneye verir, maddi durumu iyileşince  de gelip çocuğunu geri alıyordu.

 Günümüzde televizyon kanalları, çocuklarını terk eden anneler için sanki bir sığınak haline gelmiştir.

Bir kadın yeniden evlenir, adam onu ​​çocukla kabul etmez, kendini anne zanneden bu kadın çocuğunu yukarıda vurguladığım yerlerden birine atıverir.

Diger bir kadın kocasından ayrılır, maddi imkansızlıklar yüzünden çocuğundan vaz geçer.

Kadın küçük yaşta aile kurar (daha doğrusu zorla evlendirilir), hamile kalır, bir süre sonra aile içi sorunlar nedeniyle boşanır, kendisi de çocuk olan bir anne çocuk yetiştirmekten korkarak  çocuğunu ya yetimhaneye yada herhangi bir evin kapısı önüne bırakır.

Onu dokuz ay karnında büyütmesine ve doğururken çok acı çekmesine rağmen, Allah'ın verdiği o masum melekten bir anda yüz çeviriyor.

Bazen "devlet benden de iyi bakar çocuğuma" söyleyen ve ailesinde o kadar da zorluk çekmeyen  annelerle de rastlaşıyoruz. Evet devlet o cocuklara çok iyi bakabilir, amma annenin sevgisini, annenin sıcak kucağını hiç bir zaman o çocuklara veremez.

Bütün bu olaylardan sonra yıllar geçer, o çocuklar büyür ve annelerini aramaya başlarlar.Bu arayışın en büyük yardımcısı ise televizyonların şov programlarıdır.

Bu programlar nedeniyle bazen  terk edilen çocuklar  perişan bir duruma düşürülüyorlar. "Anne" arayışına çıkan çocuk bazen  bir daha aynı anne tarafından kabul edilmiyor ve programdan gözyaşları içinde ayrılmak zorunda kalıyor..

Bu gözyaşları ile programın reytingi zıplıyor, bu gözyaşları aktıkça programın "sponsor" sayısı artıyor.

Annelikle ilgili başka bir noktaya değinmek istiyorum.

Anne olmak sadece çocuk doğurmak değildir. Anne olmak, evladı için ölümün gözlerinin içine bakmaktan vazgeçmemektir. Anne olmak, gerçek bir İNSAN yetiştirmek için çaba sarf etmektir. Anne olmak her şeyden önce kendi içinde gerçek bir İnsan yetiştirebilmektir. Yani hamilelik döneminde çocuğunu nasıl yetiştireceğini düşünmektir.

Bakıyorsunuz daha çocuk doğmadan çocuğun odasına pahalı mobilyalar ve oyuncaklar alınıyor. Bu işler imkanlı ailelerin yanı sıra  maddi durumu orta olan ailelerde  kredi ve borçla   yürütülmektedir.

Çocuk anlamaya başladığında onun için her şey hazır duruma getiriliyor. Hiçbir talebe "hayır" denilmez. Böylece bu çocuk büyüdükçe şımarık, kaprisli bir genç olur, anne babasının nasihatlerini de dinlemez.

Böyle gençleri gördüğümüzde anneler kasıtlı olarak çocuğun bu şekilde büyümesi için koşullar yaratıyor gibi geliyor bize.

Ancak durum böyle değil, anne istemese de çocuğunu uçurumun kenarına götürüyor. Çocuğun istediği her şey alınmalı, gitmek istediği yerlere itiraz edilmeden "evet" denilir. Bazı anneler, çocuğunu ayrı bir birey olarak yetiştirmek yerine, büyüdüğünde bile ona çocukmuş gibi davranıyor ve onun  çalışmaya, bilgiye ve eğitime olan ilgisine kayıtsız kalıyorlar.

Çocukluktan itibaren anneye, babaya ve büyüklere saygıyı, iyilik yapmayı, yaşlılara özen ve ilgi göstermeyi öğretmek gerekir. Anneleri tarafından terk edilen çok sayıda çocuk var. Sosyal ağda, daha önce bahsettiğim  programlarda, genellikle bu tür olayların görüntüleriyle yüzleşiyoruz.

 Bugün bir çocuk annesine değer vermiyorsa, annesinin adının kutsallığını anlamıyorsa, onları huzurevine gönderiyorsa veya evden dışarı atıyorsa bunların hepsi annenin suçudur. O zamanlar çocuğu için her şeyi yapmış, güzelce beslemiş, giydirmiş ama onu İNSAN olarak yetiştirememiştir.

Modern çağımızda Türk milletinin bir zamanlar ANNE ismini tarihe altın harflerle yazdıran ve bu kutsal ismi ADİLEŞTİREN insanlar vardır. Bugün bir anne çocuğuyla yakın arkadaş olamıyorsa, anneye saygı duymuyorsa, çocuk ondan korkuyorsa, paylaşmak istediği derdini saklıyorsa bu konuyu derinlemesine anlamakta geç kalmışız demektir. ...

ANNELİK bugünün sorunu olmamalı...

 ANNELİK, her kadının sahip olmak istediği en kutsal ve en şerefli  görev olmalıdır.