Hocalı soykırımı, 20. yüzyılda Azerbaycan halkının yaşadığı ve yıllar geçse de, kalplerden acısı asla silinmeyen bir faciadır.
Bu trajedi, Khatyn, Lidisa, Oradur, Songmi soykırımı gibi tarihe kanlı harflerle yazılmış trajedilerle karşılaştırılabilir.
1992 Kanlı faciasına kadar Hocalı'da 7 bin kişi yaşıyordu. Ermenistan'dan, komşu Hankenti’den ermeniler tarafından sürülen Azebaycanlı ve 1989'da Fergana'dan sürülen Ahıska Türkleri  buraya yerleşmişlerdi.


25-26 Şubat 1992 yılı gecesi Ermeni silahlı grupları, Hankendi şehrinde konuşlanmış eski SSCB'nin 366. motorlu tüfek alayının yardımıyla silahsız ve çaresiz Hocalı şehrine saldırdı.
Önce şehir dört bir yandan Ermeni birlikleri tarafından kuşatıldı ve ardından Hocalı'ya topçu ve ağır askeri teçhizattan acımasız ateş açılmaya başladı.
Kısa sürede şehirde yangın çıktı, şehir tamamen alevler içinde kaldı. Şehrin savunmacıları ve yerel halk şehirden ayrılmak zorunda kaldı.
Hocalı, 26 Şubat sabahı saat 5'e kadar Ermeni işgalciler tarafından işgal edildi.
Azerbaycan'ın tarihi Hocalı şehri bir gecede yerle bir edildi.
Şehri terk etmek zorunda kalan halk, dağlara ve ormanlara koşarak zalimlerden kaçmaya çalıştı.
Silahlı Ermeniler her yerde sivilleri vuruyor ve acımasızca divan tutuyorladı.
Bu soğuk, ayazlı Şubat gecesinde Hocalı'nın kaç gelini ve kızı düşman tarafından esir alındı, rehin götürüldü.
Nankör ve zalim işgalcinin kurşunlarından kaçarak ormanlara ve dağlara kaçan halk, soğuktan donarak öldü.
Suçlu Ermeni birliklerinin vahşilikleri sonucunda Hocalı halkından 613 kişi öldürülmüş, 487 kişi sakatlanmış, 1275 sivil kişi - yaşlılar, çocuklar, kadınlar yakalanmış ve Hocalı'nın zulmüne, hakaretlerine maruz kalmıştır. 150 Kişinin akıbeti ise hala bilinmiyor.
Hocalı'da öldürülen 613 kişiden 106'sı kadın, 63'ü çocuk ve 70'i yaşlı insandı.
Hocalı faciasında 8 aile tamamen yok edildi, 24 çocuk anne ve babasını, 130 çocuk ise annesini veya babasını kaybetti.
Bu zulüm 56 kişinin acımasızlıkla öldürüldüğü gerçekleri yazdı tarihe.
Kimisi canlı canlı yakıldı, kimisinin başı kesildi, kimisinin derisi yüzüldü, bebeklerin gözleri oyuldu, hamile kadınların karınlarına süngü saplanarak yırtılıp açık bırakıldı.
Ermeniler o gece cesetlere hakaret etmekten  de çekinmediler.
Ermenilerin ana hedeflerinden birinin Hocalı olması tesadüfi bir plan değildi.
Ermenilerin Hocalı şehrini hedef almalarındaki asıl amaç, bir yandan Azerbaycanlıları Karabağ'ın dağlık kesimindeki stratejik öneme sahip yerinden uzaklaştırmak, diğer taraftan Hocalı'yı  yeryüzünden silmekti. 
Ermeniler tarihin en korkunç kanlı sayfalarından birini yazmayı başardılar. Hocalı, bu trajediden önce de birkaç kez Ermeni saldırısına ve soykırımına maruz kalmıştı.
Ancak 20. yüzyılın başlarında, 1905, 1906, 1917 ve 1918 yıllarında Hocalı, Ermeni saldırısına maruz kalmış, dört kez yakılmış, yağmalanmış ve tahrip edilmiştir.
Ancak tüm bunlara rağmen şehir ayakta kalmayı başardı.
Türk topraklarını gözetleyerek "Denizden denize Büyük Ermenistan" planını uygulamak isteyen nefret dolu Ermeniler, 20. yüzyılda birçok kanlı olaya neden oldular.
Tarihi kaynaklara baktığımızda ünlü yazar Ö.F.Nemanzade’nin 1905 yılında "İrşat" gazetesinde yazdığı bu fikirler ermenilerin kim olduklarını bir daha ispatlıyor: "Ermeniler planlarını gerçekleştirmek için bizi Erivan'dan, Karabağ'dan, Kars'tan sürmeye çalışacaklar. Bilmeliyiz ki, Ermeniler bu yolda her türlü aşağılığa başvurabilirler. Kasten müslümanları kendilerine karşı kışkırtıp, saldırıları için zemin yaratacak ve kendi kayıplarını biraz daha arttıracaklar ve böylece tüm Avrupa'nın dikkatini acı çeken bir halk olduklarına çekecekler. Yavaş yavaş işledikleri suçlar için planlar hazırlıyor ve bunları gerçekleştirmenin yollarını arıyorlar."
1905 Yılında ifade edilen görüş, Ermenilerin halkımıza karşı sinsi niyetlerini defalarca gerçekleştirmeleri ile ispatlanmıştır.
Hocalı faciasını bilen herkes, Karabağ savaşının ideologlarından, olayların içinde yer alan ve Ermenilerin çok sevdiği bir yazar olan Zori Balayan'ın "Ruhumuzun Dirilişi" adlı bir kitap yazdığını bilir.
Balayan bu kitabında Hocalı'da gerçekleştirdikleri vahşilikleri şöyle anlatıyor: "Hocalı'yı aldığımızda bir eve girdik. Khachatur isimli bir askerimiz 13 yaşındaki Türk (Azerbaycan) bir çocuğu pencereye çiviledi. Türk çocuğu çok gürültü yapıyordu. Khachatur'a sesini kesmesini söyledim. Khaçatur annesinin memesini kesip bebeğinin ağzına tıkadı. Mesleğim doktor olduğu için üzerimdeki sıhhi bıçakla çocuğun kafa, göğüs ve karnındaki deriyi yüzdüm. Saate baktım. 13 yaşındaki çocuk 7 dakika sonra öldü. Ruhum sevinçle doldu. Khachatur ve ben çocuğun cesedini parçalara ayırdık, parçaları köpeklere attık ve aynısını üç Türk çocuğuna daha yaptık. Bir Ermeni olarak görevimi yerine getirdim. Her bir ermeni'nin yaptıklarımızdan gurur duyacağını biliyordum.’’

Bir başka haberde Samvel isimli bir Ermeni, Ermenistan'ın eski Сumhurbaşkanı Serj Sarkisyan'ın bizzat Hocalı soykırımında acımasız cinayetler işlediğini söylüyor:
"Olayların üçüncü gününde Hocalı'dan ormandan geçerek kaçmaya çalışan, fakat gidecek yeri olmayan Azerbaycanlılarla karşılaşıyordu ermeniler. 
Yaşlılar, kadınlar ve çocuklardan oluşan bu gruplarda son nefeslerini verenler, donanlar ve yaralılar vardı. Bizi görür görmez onları öldürmememiz için yalvardılar. Size dokunmayalım diye mücevherlerinizi ve paranızı da verin dedik. Kadınlardan biri "Bizde ne varsa senin olsun" dedi. Biz de burada olanın zaten bizim olduğunu söyledik. Bize Hocalı'da ne sakladığını söyle, sizi oraya götürüp, oradan Ağdam'a gönderelim.

Balayan uzaktan izliyordu. Esirler orada hiçbir şeylerinin kalmadığını söylediler. Mücevherat, banka kartları, Rus pasaportları - neleri varsa topladılar. Herkesi kurşuna dizip kurtulmak için uzakta bekledik. Bu sırada Sarkisyan yaklaşarak, "Siz şimdi her şeyi kontrol ettiniz mi? Bakın, kadının kulağında küpe izi ver, demek ki, yutmuş küpelerini’’
Ellerini tutmasını işaret etti. Kadının elini tuttuk, direnmedi, gücü kalmamıştı. Kadının karnını yırttı, içeri uzandı, küpeleri ve yüzüğü çıkardı. Sonra makineli tüfeği aldı ve rehineleri vurdu.
Hocalı soykırımında Ermenilerin yaptığı canavarlıklar anlatılarak bitmez.
O dönemin vahşetini kayıtlarına alan bilen Avrupalılar şimdi utanmadan yaptıkları canavarlıkları kaleme alan Ermenileri savunurken dünyada nasıl bir adalet anlayışı üzerinden ahkam kesiyorlar, bir türlü anlamış değilim. 
Karabağ’ın göğsüne yıllardır sapladıkları bıçakların sayı hesabı bitmezken, çözüm ve adalet çağırısında bulunduğumuz o büyük güçlerden beklediğimiz çareyi bulamadık. 
Yine de Türk kardeşlerimizin ruhumuza güç katan desteğiyle, sabrımızın kaseye düşen son damlası sonucunda Zafer tarihine yeni sayfa ekledik. 
Hocalı’da zulme uğrayan halkımızın yarası kalbimizden kazınmasa da,  o topraklarda Ermeniler bir daha asla kirli emellerinin yansımasına cüret edemeyecekler. 

Halide HALİD
Araştırmacı  yazar