Bu gün günlerden Salı.Kalkıp lavaboya geçtim. Alnımı kırıştırıp kendime bakıyorum aynada.Aynada kendi kendime söyleniyorum:Biliyor musunuz:bu hayatta anlayamadığım onca şey var ki.Ve nasılda büyüttüğümüzü düşünüyorum küçücük meseleleri.Oysa,bir sevda gibi vurup,iz bırakmalıyız bu hayatta. Ve Güneş’in kırık ışığında kısmak yerine,sonuna kadar açmalıyız gözlerimizi. Bırakmalıyız bir kenara yalnızlığımızın kaydını tutmayı.Ve cam kırıklarının kalbimizi ne kadar kanattığını…

İçimizdeki nehrin üzerindeki barajları yıkıp,önüne gelen kederleri,hüzünleri, hasretleri,yediğimiz kazıkları sürükleyip dış denize dökmesine fırsat tanımalıyız ruhumuzun.

Yeniden,yeniden dokunmalıyız hayata önce parmak uçlarımızla.Ardından yüreğimiz ve beynimizle.Kusursuz baharlar aramayı bir kenara bırakmalı,onu olduğu gibi kabul etmeye çalışmalıyız.Hayatın ışığıyla sarsılmasına izin vermeliyiz her günümüzün.Ve taze çekilmiş kahve kokusu gibi çekmeliyiz hayatı içimize.Gökyüzünün o engin ve doyumsuz mavisini gözlerimizde eritmeliyiz.

Hadi!şimdi geçmiş günlerin soğuk,hüzünlü ve acıtan yaralarını saralım yüreklerimizle.

Ve sevgiyi,saygıyı,anlayışı bir karanfil gibi takalım göğsümüze.Hadi!

Şimdi gülümseyerek suyu çarpıyor yüzüme.Ve mutluluğu yudumluyrum üzerimi değiştirirken.