sen ürperirken gecenin koynunda

ben sende alev alıyorum

sen sararken cümlelerinin üstünü gülüşünle

ben dize dize kahroluyorum.

Akşam oldu, canımın diğer yanı da karanlıkta kaldı. Bir sessizlik çöktü dualarıma. Bu acılı sessizliği bozar mısın avuçlarınla ? Canımın diğer yanı iyice çöktü gitmenin ağırlığından. Gelemedin. İçinden çıkamayacağım bir sensizlikle ne yaparım ben ? Nereye giderim bu miâdı dolmuş aşkla? Yağmurlu bir bahar günü sislenen camların ardından buğulu bir sesle fısıldadım arkandan; aramızda kilometreler olduğu halde. Duymadın. İçimde koyulaşıp ,katılaşmış hatıraların çözüyorum düğmelerini bir bir... Kendimde yer arıyorum senin için ,en ücra köşelerimde. Boğazımda koca bir düğüm … Ne diyebilirim ki ? Tıkırtılar… Derinden derine gelen, ilk anda ne olduğunu pek çıkaramadığım bir hüzünlü müzik… Bir sigara mı yaksam acaba ? Göz kapaklarıma yıldızlar iniyor. Sükûtum yerleşiyor dudaklarımın kıyısına . Kısa soluklu nefeslerimde arıyorum seni şu an. Şu gecenin lekesiz yüzünü kirletmeden korkularımdan kaçmalıyım . Kaçmalıyım ama, sessiz bir nar çatlağından kızıl-mavi bir karanlık akıyor yavaş yavaş ruhuma. Bana kaçmayı öğretmiştin. Teşekkür ederim . Yavaşça giriyorum buz gibi yatağıma. Dikiyorum gözlerimi tavana. Gözlerim üşüyor. Dönüyorum sırtımı sana,sanki yanımdaymışsın gibi. Kırgınım, küsüm çünkü… İçimin bayırlarına gidiyorum. Pembe-mavi mineli çiçeklerin etrafını otların iyice çevrelediği yüreğime birkaç harflik gülümseseydin n’olurdu sanki ? N’olurdu?Binmeyi bile unuttuğun bisikletle gezseydin üzerimde yalpalayarak. Bak ! Üşüdü zaman içimin koridorlarında sensizlikte. Suratım asılıyor. Bir anda kendimizi şehrin beton duvarları arasında buluyorum. Boyu göğe değen evlerin kasvetleri sarıyor ruhumu bir cendere gibi. Sen gelmedin. Hiç değilse , Güneşin içinde oynadığı bir ince belli bardakta sıcacık çay olsaydı şimdi. Üzerime bulaşıyor dalgınlığım. Sokak lâmbasının hafif ışığından tüllenen gölgeleri altında eğiyorum başımı gönlümün darağacına. Biliyor musun ? Yıldızlar kaç gecedir pırıl pırıl.

Kırılmışlığım kanatıyor sesimi. Sızım sızım sızlıyor sensizliğim, anlıyor musun ? Sıkıntı içimde kapkara, kocaman bir yumak oluyor, büyüyor, büyüyor ve boğazıma doğru yükseliyor. Yükseldikçe nefesim kesiliyor hızlıca. Bu karanlık, ah bu karanlık, ah içimin mavi kelebekleri…peki size ne oldu ? Neden birer kanatlarınız kopuk ? Neden yerde çırpınıyorsunuz can hıraş bir vaziyette ? Kim/ler yaptı bunu sizlere ? Neden ellerim titriyor ve üşüyor ? Neden su yürüyor gözlerime ? Sızlıyorum. Sona doğru hızla yaklaştığımı hissediyorum. . Şizofren, bitmeyen baş ağrılarım tutuyor gene. Dar gelmeye başladı bu yatak ve düşünceler. Ter içindeyim. Derin nefes alıp vermelerde rahatlatmıyor beni.

Susuyorum çığlıklarımın sessizliğinde

Dardayım

Zordayım

Anlayışsız bir mavinin kıskacındayım

Hasretin uçurumuna park ettim

Seni bekleyişimin adı ; mavi

Keşke, çıkıp gelsen…

Yapışsan ağıtlarımın yakasına

Sürükleyerek götürsen beni yanında

Keşke…

Keşke…

Gözlerin deniz feneri gecelerime

Gözlerim deniz feneri gecelerime..