Sanat, insanda estetik duyguyu heyecana getirecek eserler meydana getirme işidir. Sanat biçimlenmiş bir duygudur. Gerçek sanat eserleri sonsuza kadar kalacak olanlardır. Sanat eserleri meyve dolu ağaçlar gibidir. Bunları çok sallamak gibidir. İyi meyveler bu hırpalamaya dayanır, yere dökülmez, varlığını sürdürür.

Sanat görünmez bağlarla insanları birbirine bağlar, kaynaştırır. İster bireysel gerçeklerle olsun, ister toplumsal gerçekleriyle olsun; sanatın gayesi insana ulaşmak, insanı kurtarmaya çalışmaktır.

Sanat kurtarıcıdır. Hayatta olanları daha fazla güzelleştirir. İlk bakışta dikkatimizi çekmeyen birçok şeyi bize göstererek sevdirir. Bizi hayata bağlar. İnsanın dostu olur; onu ahlâklı olmaya hazırlar. İç huzur ve saadet verir. Kendimizi unutturur. Ruhumuzu çevreleyen günlük tasalarımızı, çıkarlarımızı gözden kaybettirir. Bizde güzellik zevkini uyandırır. İnsana kendini aştırır. İnsanları birbirine yaklaştırır.

Gerçek sanatçı günün birinde bir ülkeye bereket, sayısız yüreklere güven, umut, ışık getirir. Dağılmış insan güçlerini iyiden yana çevirip toparlar, görmez olduğumuz mavilikleri bize yeniden gösterir.

Atom gücü gibi bir şeydir sanat: İnsanoğlu onu yapmak için de kullanabilir, yıkmak için de.

Gerçek sanat zaten kötü şartlara inat, insanların kaderini değiştirme, daha aydın kafalar ve yürekler yaratma, dünyamızı saran karanlığı yenme çabasıdır.

Dünyamızı saran karanlığa bilim adamı daha çok akıl, sanat adamı daha çok sezgiyle ışık salıyor. Biri mantıkla biri coşkuyla kazanıyor. Biri öğreterek biri sarsarak uyarıyor bizi.

Sanatçı, kitlelerin büyük facialarını ve aynı zamanda adsız kalan küçük acıları, insanlık için kurduğu tasarılar yanında sılası olmayan özlemleri de hisseder. Sanatçı her şeyin, büyük şeylerin ve önemsiz şeylerin alıcısı ve vericisidir.

O yalnız fırtınada değil, güzelliğin her fısıltısında ve hem içten hem dilden gelen en hafif meltemle bile titreyen bir anten olmalıdır.

Sanatçı gerçek uğruna yapılan savaşların ön adlarında yer almalıdır.

Şair, derinlik ve olgunluk sembolüdür. Her isteyen şair olamaz. Şair olmak için mısralar sıralamak yetmez. Şair az kimsenin nasibine düşen altıncı duygudur.

Şiir çığlıkların, göz yaşlarının, okşayışların, iç çekişlerin belirsiz olarak anlatmaya uğraştıkları şeyi ve şeyleri konuşulan dilin gerçekleriyle anlatmak ve bir yeni varlığı sahip kılma çabasıdır. Gerçek şiirin, asıl sanat eserinin kendi varlığından başka bir gayesi yoktur. Kendisinde başlar kendisinde biter. Bütün asaleti de buradan gelir