Geceye gürül gürül akan sesiyle müezzin efendi yatsı ezanını okurken,

Uruguay’da bir iguana gibiyim;öylesine yalnız,öylesine sâkin,öylesine sensiz…

…,

Her zaman umutsuz bir romantik oldum.Sürüsünden kaçan bir romantik…

Sessiz bir yer bulup oraya yerleşmek istedim kendimi bildim bileli.Bir dağbaşı yalnızlığı,bir orman içi salaş kulübesi…En güzeli ise,sahile bakan bir yamaçta,etrafı çam ve envây çeşit ağaçlarla kaplı küçücük bir ahşap kulübem olsun istedim.Ve bu evin verandasında bir sürü kitap,küçücük bir el radyosu,ahşap bir iskemle ve masa…Olmazsa olmazım neskafe de tabiki…

Gün içi ormanda,bazende sahile inip minik turlar atıp,gelip, hülyalara dalarak kısa musmutlu,masmavi uykular…Geceyle birlikte verandadaki masaya kurulmak,gaz lâmbası ve bazen de ekstradan ay ışığı eşliğinde okumak,yazmak,tebessüm etmek…

Yıldızlı gecelerde ise,ışıl ışıldır orada sular.Hele birde rüzgâr dokunursa ağaçlara, kumsala, yüreğime o anda âdeta dans eder renkler yüzeyde,çevrede.Yakamozlar parıltılarını sunarlar cömertçe.Ve bütün o envây çeşit ağaçların valsini duyar,hisseder ve görürüm.Ve tarifsiz bir tebessüm yayılır dudaklarımdan başlayarak bütün çehreme.

Bu kısacık ve çarçabuk tükettiğimiz ömrümüzde istediğim bir avuç gökyüzü,bir yudum sevgi.Sizce çok şey mi istiyorum dostlar?Çok şey mi,ha?

Dedim ya; Uruguay’da bir iguana gibiyim;öylesine yalnız,öylesine sâkin,öylesine kimsesiz.