Kamu personellerinin merakla beklediği 7. dönem toplu sözleşme görüşmeleri1 Ağustos itibariyle başlıyor. Bilindiği gibitoplu sözleşmenin mutabakat sürecinde kamu iş koluna göre yetkili sendika temsilcileri, toplu sözleşme tekliflerini Kamu İşveren Heyeti Başkanıyla görüşür. İmza atılan toplu sözleşme kararları, kapsadığı zaman diliminde memurların mali ve sosyal haklarını yakından ilgilendirir. Dolayısıyla memurların;  üye çoğunluğu ile yetki alan sendikalardan,  kendilerini mali ve sosyal haklar açısından zenginleştiren bir sözleşmeye imza atmasını ve süreci başarıyla yönetmesinitalep etmeleri beklenir. Ancak toplu sözleşme süreçlerinde üye çoğunluğu ile yetkiyi elinde bulunduran sendikaların sözleşme tekliflerini memurların nabzını tutarak ve onların istekleri doğrultusunda düzenleyip düzenlemedikleri ve memurların yetki verdiği sendikalar üzerinde üye gücü ve baskısı oluşturup oluşturamadığı tartışılır.

Hak ve sorumluluklarının farkında kamu görevlilerinin sözleşme sürecini yakından izledikleri de bir gerçektir. Bu kapsamda son günlerde yetkili sendikanın sözleşme teklifleri kapsamında öne sürdüğü bir madde, hakları konusunda duyarlı memur kesiminde eleştirilere yol açmış durumdadır. Memur-Sen 7. Dönem Toplu Sözleşme Tekliflerinde ‘Toplu Sözleşmeden Yararlanma ve Dayanışma Aidatı’ başlığı altında yer alan maddeyle;yetkili sendika dışında sendikalara üye olan ya da sendikasız kamu personellerinin toplu sözleşme hükümlerinden faydalanabilmesi için bulunduğu hizmet kolundaki yetkili sendikaya dayanışma aidatı ödemeleri talep ediliyor. Buradan anlaşılan yetkili sendika üyesi olmayanların toplu sözleşme hükümlerinden yararlanmak için ‘dayanışma aidatı’ ödemeleri isteniyor.

Bu talep, sendikal rekabetin antidemokratik şekle bürünen halidir. Sendikal özgürlük yok sayıldığı gibi; 4688 Numaralı Kanunun 28. Maddesi ile de çelişmektedir. Söz konusu madde ile toplu sözleşme ikramiyesi hariç olmak üzere toplu sözleşme hükümlerinin uygulanmasında sendika üyesi olan ve sendika üyesi olmayan kamu görevlileri arasında ayrım yapılamayacağı hükme bağlanmıştır. İşçiler için düşünüldüğünde6356 sayılı kanun gereği‘çerçeve sözleşme, sözleşmenin tarafı olan işçi ve işveren sendikasının üyeleri hakkında uygulanır’. Yetkili sendika üyesi olmayanların da mesleki eğitim, iş sağlığı ve güvenliği, sosyal sorumluluk ve istihdam politikalarına ilişkin düzenlemelerden faydalanması için ‘dayanışma aidatı’ çözüm olarak sunulmuştur. Geçtiğimiz yıllarda bu konuda kısıtlayıcı bir maddeyle ilgili olarak yetkili sendika üyesi olmayan işçilerin verdiği hukuk mücadelesi de kazanılmıştır.  Ancak kamu personeli söz konusu olduğunda dayanışma aidatını hangi hukuki dayanak, kural ya da etik gerekçeyle savunabilirsiniz?

Toplu sözleşme kapsamı düşünüldüğünde, böyle bir talebin uygulamada yaratacağı sıkıntılar açıktır. Aynı işi yapan kamu personelleri arasında; toplu sözleşmeden yararlanan ve toplu sözleşmeden yararlanamayan şeklinde bir ayrım kabul edilemezdir. Uygulanması durumunda eşit işe eşit ücret ilkesine ters düşecek ve işyerlerinde çalışma barışını bozacak bu talep, 2021 yılında olduğu gibi Kamu İşveren Heyetinden dönecektir. Ancak asıl sıkıntı;‘toplu sözleşme ikramiyesinde %2 barajında’ olduğu gibi sendikal bir tekelleşme mi arzulanmaktadır? Bireylerin sendika kurma, dilediği sendikaya üye olma, dilediğinde sendikadan ayrılma hak ve özgürlüğünü karşısına alan her tür uygulama ve talebin karşısında olmaya devam edeceğiz.