Kamu Personeli Seçme Sınavı ilk kez Devlet Memurluğu Sınavı olarak 1999 senesinde uygulandı. Kamuya personel alımlarının sınav esasına göre yapılmasında dönemin Devlet Personel Teşkilatından Sorumlu Devlet Bakanı Hikmet Sami TÜRK’ ün etkisi vardır. Bu nedenle Hikmet Sami Türk, KPSS’ nin mucidi olarak bilinir. Yıllar sonra, 2021 senesindeKPSSile ilgili yaptığı açıklamada, sınavın torpili kaldırmak için getirildiğinibelirtmiştir.

Dolayısıyla kamuya personel alımları söz konusu olduğunda torpil, adalet, liyakat gibi tartışmalara yabancı değiliz. Ancak bu tartışmaların önüne geçmek için verilen çabaların ardından tekrar tekrar aynı konuların gündeme gelmesi de kurumlarımızın güvenilirliği açısından bizleri tedirgin etmektedir.

Ortak bilincimizde mülakat, adeta bir haksızlıklar tarihi olarak durmaktadır. Bundan 15-20sene evvel, Engelli Kamu Personeli Seçme Sınavının henüz uygulanmadığı dönemlerde engelliler için memur olabilmenin yolu, kamu kurumlarının kendi yaptıkları yazılı bir sınava ve mülakata katılmaktı. Dönemin tanıkları o yılları hala kendilerine yapılan adaletsizlik hikayeleriyle anlatır. Tanıkların ifadeleriyle; o dönem kurumlar kendi sınavlarını yapmaktaydı. Yazılı sınav puanlarına göre alınacak aday sayısının katlarcası mülakata çağrılıyordu.Bu mülakatlardasoruları soran birkaç kişilik komisyon, önlerindeki farklı bir ders kitabını karıştırıp adaya sorular yöneltirdi. Yazılı sınavdan en yüksek puanları alan adaylar,  mülakat için girdikleri salonlarda yanlış cevap verene ya da bilmediği soru ile karşılaşana dek kendisine soru sorulurdu. Böylelikle en yüksek puanları alan memur adayları elenirken çok daha düşük puan alanlar kuruma alınıyor, yazılı sınavdan yüksek alan engelliler, sözlü soruları bilemediğiyle kalıyordu. O dönem umutla atanmayı bekleyenler, mülakatlarda bu vebali alanları hiçbir zaman unutmadılar. Bu vebale ortak olanlar, yaşattıklarını anımsamasa bile! Bu haksızlıklara ve insanların hafızalarında yeni travmalara meydan vermeyelim. Gelin şu üç günlük dünyada  bu veballeri hayatımıza, kültürel belleğimize ve tarihimize bir daha yük etmeyelim. Bir yandan adaletten ve liyakatten bahsederken öte yandan Kamu personel alımlarında, KPSS öncesi dönemlerde yapılan hatalara her geçen yıl yenilerini eklemeyelim.

DMS/KMS ya da KPSS veya EKPSS öncesinde memur olarak atanmak isteyip adaletsizlikle karşılaşanlar, kamu personel alımının yarışma sınavına ve puan üstünlüğüne göre yapılması gerektiği konusunda çok savaşlar verdiler. Mülakat sistemi, ülkemizde oldu bitti tartışmaları beraberinde getirdi ve kaldırılması yönünde çetin mücadeleler verildi.  Aradan geçen onca yıldan, verilen onca mücadeleden sonra hiç kimse başa dönmek istemiyor. Unutmayalım ki dün kamu alımlarının yalnızca KPSS ile yapılması ve mülakatın kaldırılması yönünde çetin bir savaşım verenler, yaşadıklarıyla ‘mülakat+torpil=adaletsizlik’ denklemine tanıklık edenlerdir.

Mülakat denildiğinde akla ilk olarak ‘adaletsizlik’ kavramının gelmesi, yaşananların bir sonucudur.  Mülakat sistemi doğası gereği;  son derece iyiniyetli olunsa dahi bir yerde istismara açık bir ölçme yöntemidir. Fark edersiniz;  mülakat varsa ortada  bir güven problemi de var demektir. Önceki dönemlerde MEB Bakanlığı yapmış olan Sayın Prof. Dr. Ziya SELÇUK’ un öğretmen atamalarında sözlü sınav puanının yazılı sınav puanı ile aynı olacağı yönünde talimat vermesi de mülakatın getirdiği adaletsizlik tartışmalarına bir çözüm olarak sunulmuştur. Görünen odur ki mülakat devam ettiği sürece, tartışmalar kesilmeyecektir.

Yakın tarihimizde öğretmen alımlarında 90’ lıKPSS puanları,düşük mülakat puanları nedeniyle geçersiz sayılan öğretmen adaylarıbu tartışmalarının odağında yer almıştır. Mülakatın bazı adaylar için başlı başına bir haksızlık yaratması ve bu konuda tartışmaların artması, akabinde AKP seçim beyannamesine ‘mülakatın kaldırılması’ yönünde  maddenin eklenmesi konunun ciddiyetini göstermektedir.

Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip ERDOĞAN, mülakatın kaldırılması yönünde beklentilere olumlu karşılık vermiş ve geçtiğimiz Mayıs ayında seçim beyannamesi içinde  Kamuya memur alımlarında mülakatın kaldırılacağı müjdesini iletmişti. Biz Cumhurbaşkanımızın müjdesini, devlet sözü sayarız. Buna olan güvenle, mülakatın kaldırılacağı beklenirken Sayın MEB Bakanı Yusuf Tekin’ in yeni bir mülakat sisteminden bahsetmesi tepkilere ve tedirginliğe neden oldu.

Tepkilerin odağında yer alan liyakatsizlik endişesini ise devletimizin iyi analiz etmesi gerekir. Mülakat açıklamasının ardından “Atama kontenjanında değilim ancak mülakat açıklamasıyla umutlandım” şeklinde yorumlar da adeta yaklaşan tehlikenin özeti gibidir.

Bizler eğitim çalışanları olarak devletimizin hiçbir kurumunun zayıflatılmasından taraf olmayız, kurumlarımızın güvenilirliği konusunda sorumluluk bilinciyle davranırız. Bu sebeple merkezi bir sistemle yapılan KPSS sınavı bir ölçüm yöntemi olarak yeterliyken, düşük puanlı adayı yüksek puanlı başka bir adayın önüne geçirebilecek bir sistemin devlete olan güveni sarsmasından endişe duyuyoruz. Ve buendişeler; mülakat sisteminin nasıl olacağı, ‘mülakat gibi yapılıp yapılmayacağı’ konusundan çok daha ötedir. Asıl tehlikebu ölçüm yönteminin güvenilirlik tartışmalarında yatmaktadır. Dolayısıyla bireyler için sorun mülakatın nasıl olacağı ile ilgili değil, bizzat mülakatın varlığıdır. Geçmiş deneyimlerimizle toplum olarak direkt liyakatsizlik ya da haksızlıkla kodladığımız mülakat sistemini önümüze nasıl getirirseniz getirin, bizler için bir ‘haksızlık’aracıdır. Bu toplumsal bilinç, uygulama sonuçlarında sıkıntılar, kurumsal güvenilirliğin sarsılması ve hukuki sorunlar olarak karşımıza çıkabilir.

Daha da önemlisi bugün asıl tartışılması gereken, eğitim fakültelerine öğretmen yetiştirilmesi ile eğitim fakültelerinin programlarının yenilenmesidir. Yığılmanın bu derece yoğunlaştığı bir noktadan sonra öğretmen alımlarındayarışmaya dayalı adil bir seçim yöntemi elbette devam etmelidir ancak KPSS’ nin güvenilirliğini zedeleyici olabilecek mülakat gibi sistemlerin öğretmen alım sürecine dahil edilmesine ihtiyacımız olmadığı da görülmelidir.

Geçmişten günümüze yapılan hataların bugün geldiğimiz noktada ‘Mülakat torpil demektir’ kanısına sebep olduğu göz ardı edilmemelidir. Oluşan bu kanı,tarihi süreç içinde adeta mülakat konusunda toplumsal bir bilince dönüşmüştür. Bu nedenle en çok güvenmemiz gereken kurumlarımızdan Milli Eğitim Bakanlığımızın saygınlığına ve itibarına zarar gelmemesi için mülakat tamamen kaldırılmalıdır.