28. dönem Milli Eğitim Bakanı, Prof. Dr. Yusuf TEKİN olarak açıklandı. Özellikle son günlerde çeşitli platformlar aracılığı ile yansıyan, Milli Eğitim Bakanının kim olacağına yönelik umutlu bekleyişi; eğitim çalışanlarının yeni Milli Eğitim Bakanından beklentilerinin yüksek olduğu biçiminde değerlendirmek mümkündür.

Öncelikle sayın bakanımıza yeni görevinde başarılar dileriz.  Yeni Milli Eğitim Bakanı Sayın Prof. Dr. Yusuf TEKİN’ in ilk açıklamalarında paydaşlarına yaptığı destek ve işbirliği çağrısı önemlidir. Eğitim sistemimizin geliştirilerek, mevcut sorunların aşılmasında kritik bir dönemdeyiz. Yöneticisi, öğretmeni, okul psikolojik danışmanları, velisi ve öğrencisi ayrıca eğitim sendikaları ile tüm paydaşların bürokrasiyle işbirliği içinde hareket etmesi ve adalet, liyakat gibi ilkeler gözetilerek çözümlerin  parçası haline getirilmesi en büyük arzumuzdur. Bu noktada Türk Milli Eğitim Sistemimizin temel yapısını hatırlayarak işe başlamakta fayda var. Bilindiği gibi Türk Eğitim Sisteminin temel amacı özetle; iyi vatandaşlar yetiştirmektir.  Bu amaç kapsamında öğretim birliği, karma eğitim, disiplin ilkesi, eğitimin milli ve bilimsel olması gibi esaslara dayanır. Eğitim sistemimizin uygulanmasında dayandığı esaslardan biri de eğitimde öğretmen rolü ve önemidir. Sistem içinde öğretmen, ülkenin geleceği için bir güvence kaynağı olarak ele alınır.  

Bugün geldiğimiz noktada öğretmene dönük her tür şiddete, mobbinge, angaryaya, hukuksuz uygulamalara ya da öğretmenin sahada ve günlük yaşamında yaşadığı sorunlara baktığımızda; eğitim sistemimizde geleceğin teminatı olarak görülen öğretmenin, sosyal statü içinde yaşadığı ‘saygınlık kaybı’nı tartışıyor olmak üzücüdür.  Yöneticiler, eğitim çalışanları, öğrenciler, veliler, okulun dışındaki tüm bireyler ve kurumlar Türk Eğitim Sisteminin paydaşları olarak çeşitli biçimlerde ve derecelerde öğretmenlik mesleğinin statü kaybında sorumluluğun ortaklarıyız. Dolayıyla çözüm de bizlerden geçiyor ve gerek eğitim sistemimizin gerekse öğretmenlerimizin sorunlarının değerlendirerek çözüme kavuşmasında bilimsel ve hukuki sınırlar içinde mücadele etmek ve talepkar olmak, vatandaş olarak hepimizin görevidir. Bu noktada yeni Milli Eğitim Bakanımızın takınacağı tavır ve eğitim çalışanlarının sosyal statüde hak ettiği saygınlığın arkasında durması en önemli beklentiler arasındadır.

Eğitim sistemimizin sorunlarına baktığımızda görünen odur ki sorunlar özellikle son yıllarda çözüme kavuşmak bir yana, giderek artmıştır. Bu konuda yetkili ancak etkisiz sendikaların sahanın taleplerinden uzak kalması ile eğitim çalışanlarının sonunlarına ve sahanın taleplerine karşı gelişen duyarsızlık; sorunları çözümsüz kılan önemli sebepler arasındadır. Eğitim çalışanlarının günümüz ekonomik şartlarında zorlanan bütçelerinden, eğitim çalışanlarına dönük şiddete, öğretmenlik mesleğinin sosyal statüde uğradığı saygınlık kaybına ve mevzuatların uygulanmasında hukuki sonuçlar doğuran yanlışlara dek çeşitli problemler, biran önce çözüm bekleyen konular halini almıştır. 

Öğretmenlik Meslek Kanunu Tüm Paydaşlarla Gözden Geçirilmelidir

 Eğitim sistemimizin amaçları doğrultusunda, sağlıklı biçimde işlemesi ve istenen verimin maksimum düzeyde alınması okullarda çalışma barışı ile yakından ilgilidir. Okul iklimi ve kültüründe idarecilik anlayışını yeniden gözden geçirmemiz gerektiğini söylemek yanlış olmaz. Zaman zaman korkunç boyutları ile basına yansıyan öğretmene dönük şiddete karşı çıkıp, sistem içinde idarecilerin öğretmene hukuksuz uygulamalarla mobbing ve angarya yapması, dolayısıyla da okul kültürü içinde şiddetin farklı türlerinin yansıması kabul edilemez. Eğitim çalışanları arasında motivasyon kaybı yaratan ve verimi düşüren, okullarda çalışma barışını bozan bu tür yaklaşımlara karşı bürokrasinin öğretmenin yanında duruşu önemlidir.

Eğitim sistemimiz içinde öğretmenlik mesleğini sosyal ve yasal statüde güçlendiren bir anlayış ve öğretmenin itibarının yükseltilmesi, sorunların çözümünde kilit noktadır. Mesleğin yasal ve hukuki güvencesi olması gereken, yılların özlemi olarak sunulan Öğretmenlik Meslek Kanunu, sahanın ihtiyaçlarına oldukça uzak bir mahiyette karşımıza çıktığı gibi mesleğin itibarını güçlendirici niteliğe de sahip değildir. Eğitim çalışanlarının önemli ve öncelikli olarak çözüm bekleyen konuları arasında; Öğretmenlik Meslek Kanunu’ nun sahanın ekonomik ve sosyal haklarını geliştirerek güvenceye alan, öğretmenlik mesleğine sosyal statüde değer kazandıran, eğitim çalışanlarına yönelik şiddet mobbing ve angaryaya karşı yasal güvence oluşturan bir niteliğe büründürülmesi gelmektedir. 

Öğretmenlik Meslek Kanunu’ na dayanan ve okullarda aynı işi yapan kamu personelinin maaşları arasında uçurum yaratan, bilimsel ve hukuki olarak gerekçelendirilemeyen sınav esaslı kariyer basamakları sisteminin kaldırılması da önemli konular ve talepler arasındadır. Eğitim çalışanlarının ekonomik özlük haklarında iyileştirme yönünde taleplere de daha fazla sessiz kalınmamalıdır. Kamu işçi sendikalarının güçlü bir sendikal mücadele ile haklarını  almış olması; kamu sektöründe de güçlü bir sendikal mücadele ile ekonomik ve sosyal hakların güvenceye alınmasına olan talebi arttırmış durumdadır.

Eğitimin Kalitesinin Öğretmenin Refah Düzeyi ile İlişkisi Göz Ardı Edilmemelidir

 Nitelikli eğitimin yolu, eğitim çalışanlarının refah düzeyi ile yakından ilgilidir. Günümüz koşullarında hepimizi derinden etkileyen 06 Şubat 2023 depreminin ardından bölgede görev yapan ve travmanın doğrudan mağduru durumundaki öğretmenlerimizin koşulsuz tayin, sözleşmeliden kadroya geçen öğretmenlerimizin şartsız mazeret tayini, OHAL illerinden tayin isteyen idarecilerimizin idarecilik haklarının korunması yönünde talepleri yok sayılmamalıdır. 

Bunların yanında öğretmen atamalarının sistemli ve düzenli biçimde gerçekleştirilmesi artık bir gereklilik olmuştur. Öğretmen atama takviminin sabit olması ve atama sayılarının önceden planlanması, atamaların düzenli biçimde gerçekleştirilmesi için şarttır.  Öğretmen atama takviminde olduğu gibi, alan değişikliğinde de önceden planlı biçimde hareket edilmeli, diplomaya dayalı branş ve alan değişikliği, her yıl belirli bir takvim esas alınarak gerçekleştirilmelidir. 

Sahanın Talepleri Dikkate Alınmalıdır

 Eğitim sistemimiz içinde öne çıkan bazı konularda çözüm arayışları sürmektedir;

Eğitim fakültelerinde kontenjanlar ve staj koşullarının düzenlenmesi,

Formasyonun kaldırılması ve eğitim sistemimizin alanında 4-5 yıllık lisans eğitimini tamamlayan, yetkin ve yeterli uzmanlarla sürdürülmesi,

TTK 9’ un gözden geçirilmesi ve liyakat ilkesinin de gereği olarak atamalarda kaynak program olarak Eğitim Fakültelerinin ilgili lisans programının dikkate alınması,

Zorunlu hizmet affı,

Eğitimde Psikolojik Hizmetleri her öğrenci ve veli için ulaşılabilir kılmak amacıyla, Psikolojik Danışman atama norm yönetmeliğinde gerekli düzenlemenin yapılması,

Kamu şeflerinin mali ve özlük haklarının düzenlenmesi ve 3600 göstergeden yararlanması,

Öğrencilerin sanatsal, kültürel ve sportif alanlarda yeteneklerini keşfedebileceği ve merkezi sınav esaslı olmaktan çıkan bir eğitim müfredatı oluşturulması.

Eğitim sistemimiz içinde sorunların sistemli biçimde ve planlı olarak çözülmesi, çözüm önerilerinin geliştirilmesi sürecinde paydaşların görüşlerinin alınması ve sorunların çözüme kavuşması suretiyle eğitim çalışanlarının refah düzeyinin arttırılması,  Sayın Mlli Eğitim Bakanı Prof. Dr. Yusuf TEKİN’ in sahanın çözüm beklediği konularda tüm paydaşlarla işbirliği içinde hareket edeceği ve eğitim çalışanlarının beklentilerini göz ardı etmeyeceği hepimizin beklentisi ve  temennisidir.