Zamanın bir uğrağında, bir din görevlisi art arda üç hafta/Cuma boyunca aynı hutbeyi okumuş. Üçüncü hafta cami cemaatinden biri din görevlisinin yanına gelerek, ‘Hocam üç haftadır aynı hutbeyi okuyorsunuz. Hayırdır inşallah, farklı bir durum mu var?’ demiş. Hoca, üç Cuma boyunca aynı hutbeyi okumasının bilinçli bir fiil olduğunu, vaaz ve hutbe dinleme konusunda cemaattin farkındalık düzeyini ölçme, değerlendirme ve irşad etme amacı taşıdığını ifade etmiş.

Örnek olay/durum bilgisinde görüldüğü üzere, din görevlisi cami odaklı din hizmetlerindeki verimliliği artırmaya yönelik ölçme, değerlendirme ve irşad yapıyor. Üç Cuma süresince cemaatin içinden sadece bir kişi olağandışı gelişen bu durumu sorguluyor. Diğer bir deyişle, teoriye göre üç Cuma boyunca hutbeyi sadece bir kişi dinliyor. Diğer cemaatin bu olağandışı gelişen durumla ilgili soru sormamasının birden fazla nedeni olabilir. Birincisi, hutbe Günlük Alışılmış Bilinç Durumu (GABD)’nda yer alıyorsa farkındalık/ilgi düzeyi düşük olduğu için konu, tema ve mesaj bütünlüğünde sesli, görsel ve interaktif iletişime muhatap etkisiz ve tepkisiz kalıyor; duyu ve algılarını hutbeye yönlendirmiyor demektir. İkincisi, Cami cemaati içinde hutbeyi dinlese de, üç Cuma boyunca aynı hutbenin okunduğunu algılasa da görevliye soru sormamayı tercih edenler olabilir. Üçüncüsü, hutbeyi dinlemekle beraber, hutbede verilen mesajlara eleştirel yaklaşımdan dolayı olumsuz tepki vermenin cemiyette huzursuzluğa neden olacağı düşüncesinden hareketle bilinçli şekilde iletişim kurmayanlar olabilir. Nedenler, mekân ve zaman farklılığına göre artabilir de azalabilir de.

Camide ibadetin bir parçası olarak karşımıza çıkan hutbe, vaaz, ders, sohbet ve etkinlikleri Farklı Bilinç Halleri (FBH) düzeyine getirebilmek için daha önce zikrettiğimiz sağaltım örneğini uyarlayarak bu konuda da uygulayabiliriz.

Cami sosyolojisinde sıkça karşılaşılan başka bir husus, ibadet ortamında beşeri ilişki ve davranışların caiz olup olmadığıdır. Yine bir örnek üzerinden konuyu anlamaya çalışalım: Bir camide ibadet amacıyla bir araya gelen cemaatin arasında bir ihtilaf var. Bir grup, camide beşeri ilişki ve davranışların caiz olduğunu düşünerek namaz öncesinde ezan vaktini beklerken kendi arasında sohbet etmeyi tercih ediyor. Diğer grup ise camide beşeri ilişki ve davranış sergilemenin caiz olmadığını düşündüğü için namaz öncesinde ön saflara geçerek Kur’an-ı Kerim okumayı, tesbih çekmeyi ve dua etmeyi tercih ediyor. Dolayısıyla iki grup arasında yaşanan anlaşmazlık zaman zaman iletişim bozukluklarına sebep olabiliyor. Bu örnekte takip edilecek yol ise şudur: Hz.Peygamber’in hayatında mescit/cami kültürüne baktığımızda görüyoruz ki, özellikle ilk zamanlarda sahabe arasında ibadet ederken adaptasyon sorunu yaşanmıştır. Bu konuda gerek ayet-i kerimelerin nazil olması gerekse de Hz.Peygamber’in sahabeyi eğitmesi mevcut adaptasyon sorununu ortadan kaldırmıştır. Hatta –rivayetlerden öğreniyoruz ki- sürecin devamında namaz dışında vaaz, hutbe ve derslerde sahabenin Hz.Peygamber’i pür dikkat dinlediği, bazı ayeti kerimeler okununca gözle görülebilir şekilde etkilendikleri ve farkındalıkta iyileşme yaşadıkları bilinmektedir. Namaz kılarken sağa ve sola bakmaktan, sesli bir şekilde konuşma durumundan; artık bazı ayetleri dinleyince sıkıntıdan terledikleri, bazı ayetleri de dinleyince sevinçlerini yansıttıkları bir duruma doğru gelişen bir tablodan bahsediyoruz.

Hadis-i şeriflerde, Hz.Peygamber’in, bir Ramazan ayında mescidde itikâf çadırı kurup itikâf girdiğinde mescitte sesli bir şekilde konuşup Kur’an okuyan bazı Müslümanları lisan-ı münasiple uyardığı; yine başka bir gün mescide girdiğinde bir tarafta ilimle meşgul olan, diğer tarafta ise zikir ve dua ile meşgul olanları görünce, ilimle meşgul olanların yanına gitmeyi tercih ettiği yönünde bilgiler bulunmaktadır. Bu konuda başka aydınlatıcı bilgiler de bulunmaktadır.

Özetle ifade edecek olursak, ibadet ortamında insanlar arası kaynaşma amacı taşısa da namaz ve ibadetin sağlamaya çalıştığı motivasyona katkısı olmayan beşeri ilişkilerin sergilenmesi özeleştiriye açıktır. Kişinin dünya ve ahiretine faydası olmayan, dini duygu ve düşüncelerini geliştirmeyen ‘güncel’ gündemimizi ibadet vakti ve mekânı dışında daha rahat bir şekilde konuşabilir ve bu ihtiyacımızı daha makul şekilde karşılayabiliriz. İbadet vakti ve ortamını, artık caminin dış avlu kapısından içeriye girmeye başladığımız andan itibaren ibadet kastı ve amacına uygun değerlendirmeye çalışırsak işte o zaman kıldığımız namaz nefsimizi arındırır, bizi kötülükten korur ve manevi gelişimimize katkı sağlar…