Bugün farklı bir gün.06:44’te kalktım.Hırçın bir kasırga gibiyim.

Bana birşeyler oluyor.İstiras,öfke ve ıstırap sarmalının kıskacındayım.Hepsi,hepsi birden dışa vuruyor.Daracık çemberlerde sürekli dolanıp duran kara bir panter gibi ruhum.Omuzlarımın orta yerinden içime süzülüyor sabahın alacası.Xanax’a ihtiyacım var.Baş ağrım geçmeyecek gibi.

Bir ortasınıf hicvi gibi,bir fotoroman gibi uyduruk bu günkü senaryom sanki…

Şükür!gece oldu.Gökte gümüş ay.Sokak lâmbası ışığının altında bir ihtiyar sokak köpeğini besliyor.Bu fırtınalı gecede ben gene kâbusmu göreceğim?!Ama bu havaları seviyorum.Bana doktor Frankeştayn’ı hatırlatıyor.

Neyi özlüyorum biliyor musunuz; gecenin karanlığı atıp,şafakla buluşmasındaki o muazzam,o muhteşem sükûnu…Sesler yok.Gürültüler yok.Klakson sesleri yok. Küfürler yok.İtiş_kakış yok.

Sonsuz,kesintisiz bir sessizlik ve huzur var.Tabiattaki en belirgin,en şahane vuslat var;günün ağarması…Gecenin kendini aydınlığa güvenle,bütün kalbiyle,bütün ruhuyla teslimiyeti var.Ve tek kelimesiz,tek cümlesiz büyük bir tebessüm ve sükûnla teslimiyet…

Şükür!sabahki ağrıdan eser kalmadı.