Hayat herkes için zaman zaman yorucu olur. Sabah koşuşturması, iş stresi, aile sorumlulukları, sağlık problemleri, ekonomik endişeler… Liste uzayıp gider. Ancak bu yorgunluklar genellikle geçicidir. Bir uyku, bir tatil, bir dost sohbetiyle hafifler. Çünkü insanın içinde hâlâ bir şeyler vardır: Bir hedef, bir beklenti, bir umut…

"Asıl Yorgunluk Umutsuzluktur"

Ne zaman ki insan umudunu kaybeder, işte o zaman gerçekten yorulur. Bedensel yorgunluk bir şekilde geçer ama ruhun yorgunluğu kolay kolay dinlenmez. Çünkü umut, yaşam enerjisinin kaynağıdır. Umudu olan insan, en karanlık günlerde bile güneşin doğacağına inanır. Umudu olan, yeniden başlayabilir, bir çıkış yolu bulabilir. Ama umudu olmayan, yol aramayı bırakır.

Düşünün; bir hasta, doktorun iyileşme ihtimali olduğunu söylediğinde tedaviye dört elle sarılır. Ama “yapacak bir şey yok” dendiğinde birden çöker. Aynı durum hayatın her alanında geçerlidir. Umut varsa mücadele vardır. Umut yoksa, en güçlü insan bile zamanla tükenir.

O yüzden kendinizi yorgun hissettiğinizde önce şunu sorun: Gerçekten çok mu yoruldum, yoksa umudumu mu kaybettim?

Belki de ihtiyacınız olan, bir gün izin alıp dinlenmek değil; yeniden hayal kurabilmek, yeniden inanabilmektir.

Unutmayın, hayat sizi yorduğu için değil; siz umudunuzu kaybettiğinizde zorlaşır.
“Bugün kendine küçük bir söz ver: Her şeyin bitebileceğini kabul et ama umudunun hiç bitmemesi gerektiğini unutma.”