Ülkemizde pek çok insan baş ağrısı, boyun ve omuz ağrısı, karın ağrısı, migren ya da kilo problemi yaşıyor. Birçok kişi bu sorunların oturma duruşu sorunları, yoğun çalışma, düzensiz beslenme vb. nedenlerden kaynaklandığına inanmaktadır. Elbette bu durumlar bu sorunlara neden olabiliyor. Ancak hastalığın bir sonuç olduğu da göz ardı edilmemelidir.

Ülkemizde pek çok insan baş ağrısı, boyun ve omuz ağrısı, karın ağrısı, migren ya da kilo problemi yaşıyor. Birçok kişi bu sorunların oturma duruşu sorunları, yoğun çalışma, düzensiz beslenme vb. nedenlerden kaynaklandığına inanmaktadır. Elbette bu durumlar bu sorunlara neden olabiliyor. Ancak hastalığın bir sonuç olduğu da göz ardı edilmemelidir. Hastalıklarımızın çoğu psikosomatiktir. Anda kalamıyorsak, sürekli sorumluluk alıyorsak, duygularımızı ifade edemiyorsak, sürekli stres altındaysak ve düşüncelere dalmışsak, oturma duruşumuza odaklanamayabilir ve farkında olmadan yemek yiyebiliriz. Çok fazla ve vücudumuzu unutuyoruz. Bilmeliyiz ki her hastalık önce ruhta başlar, sonra bedene yayılır. Ağrıyan bedenlerimiz aslında kendimize bakmamızı gerektiriyor. Bu zorlukları kendimizi anlama yolculuğumuza başlamak için bir fırsat olarak görebiliriz.

Duygularımız, düşüncelerimiz ve bedenlerimiz birdir. Sokakta sevdiğimiz biriyle karşılaştığımızda heyecanlanırız, kalbimiz hızla çarpar. Hoşlanmadığımız biriyle aynı ortamda bulunduğumuzda tedirgin olabilir, kızarabiliriz. Görüldüğü gibi yaşadığımız birçok olayda duygu, düşünce ve beden bir bütün olarak tepki verir. Bu gelişmelerin birbirinden bağımsız olduğunu düşünmek kişilerin ruh sağlıklarına dikkat etmelerine engel olabiliyor. Duygular ve düşünceler somuttur. Bazen nasıl hissettiğimizi tanımlamak bizim için zor olabilir. Düşünceler birbiri ardına belirsiz bir şekilde gelebilir ve onları yakalamak kolay olmayabilir. Ancak en önemli şey vücuttur. Gövde betondur. Vücudumuzun bize söylediklerini dinlersek kendimizi daha iyi anlayabiliriz.
Vücudumuzun bir dili var. Yaşadığımız duygusal ve entelektüel zorlukların bedenlerimize nasıl yansıdığını açıklamak için birkaç örnek kullanalım. Örneğin sürekli çevresinden sorumlu olan ya da mükemmeliyetçi kişilerde sırt ağrısı yaşanabilir. Bu, vücuda verdiği psikolojik zararın bir yansımasıdır. Vücudu ona artık bu yükü taşıyamayacağını söylüyordu. Eğer bedenini daha fazla dinlemezse, kişi bunu duyup değişene kadar vücut daha şiddetli hale gelecektir. Sürekli geleceği düşünen kaygılı kişilerde baş ağrısı yaşanabilir. Bir saat sonra işten uzaklaşamayacakmış gibi hissedebilir ve bu kez migren kriziyle karşı karşıya kalabilir.

Bazıları sorunları en aza indirerek ortadan kaldırmak ister. Düşünmemek için çok çaba harcıyorlar. Duygularını o kadar derine gömerler ki vücutları onlara sivilce ve egzama gibi sorunlar yaşatabilir. Bu kez sivilceleri sıkarak yok etmek istiyorlar. Şu anda sivilce tedavisinde etkili olmasına rağmen cilde çoktan nüfuz etmiştir. Bedensel hastalıklar nasıl ki bir anda yok olup şifalanmıyorsa, ruhumuzun da ilgi ve özenini gerektirir. Kendimizi değerlendirmenin ve kendimizle nasıl yaşayacağımızı keşfetmenin yollarını bulmalıyız. Kendi arzularımızı ve ihtiyaçlarımızı ne kadar iyi anladığımızı bilmemiz gerekiyor. Bu nedenlerden dolayı anı yaşamalı ve bizim için zor olana kulak vermeliyiz. İfade edilemeyen duyguların içimizde gömülü olduğunu ve daha sonra daha yoğun ve zor bir şekilde karşımıza çıktığını unutmamalıyız.