Eskiden çocuklarımız haftanın beş günü okula gider, aldığı bilgi ve becerilerle kimi mesleki alana yönelir kimi de üniversiteye giderdi. Kimse de zorla üniversite bitireyim demezdi…
Okuldaki ders saatleri fazlasıyla yeter; resim, müzik, tiyatro… gibi etkinliklere fazlasıyla zaman kalırdı. Akşam derslerden sonra ve hafta sonları mahalle arkadaşlarıyla doya doya oynardı…
Ne olduysa daha sonra Hz. Ali’nin “İlimler bir nokta idi onu cahiller çoğalttı.” dediği gibi; onları daha iyi eğitmek için çocukların sırtına ağırlığınca kitap yükleyip akşam ve hafta sonları kurslarına gönderdik...
Eskiden işten yorgun ve geç gelen babayı özleyen çocukların yerini şimdi ise gün doğmadan evden çıkıp hava karardıktan sonra eve yarı aç yorgun gelen çocuklarını özlemle bekleyen anne babalar aldı!..
Peki, çocuklarımıza bu kadar yüklendiğimiz halde onları yeterince eğitebildik mi? Bilgi dışında ahlak, edep ve terbiye verebildik mi? ..
Bunu öğrenebilmek için sadece sokaklara bir ayna tutmak yeter:
Moda diye yırtık pantolona dünyanın parasını veren, sırtında okul çantası açık saçık kıyafetle okula giden, halk otobüslerinde veya tramvaylarda kimseyi umursamadan evli insanların bile yapamadığı davranışlarını sergileyenler survivor gençliği...
Diplomalı “cahil ve hainlerin” doldurduğu sokaklarımızda kuyruğu kesik tilkiler o kadar çoğaldı ki; gençlerimiz, özgürlük adı altında her türlü ahlaki ve insani değerleri hiçe sayar hale geldi. Sonra da müfredata “Değerler Eğitimi-Akran Zorbalığı…” gibi konular ekleyip işi kurtarmaya çalıştık…
Maalesef öğretim adı altında gençlerin sırtından yeni bir rant sektörü geliştirip onları beş şıktan biri uğruna heder ettik… Üstelik başarısızlığı örtmek için eğitimde çıtayı daha da aşağıya çekerek başarısızlığımızı örtmeye çalıştık…
Sormak lazım ilgililere; defolu mal gibi kaybolan bu neslin hesabını kim ödeyecek?
Belki bir mazeret bulup kendinizi savunabilirsiniz ama gelecekle ilgili dünyadan bihaber olan ve bu ülkeyi teslim edeceğimiz çocuklar, bizim çocuklarımız…