Kırıldım diyorsan, büyüyorsun demektir. Çünkü ruh, tam da orada derinleşir. Unutma… En sağlam dallar, fırtınada bükülüp kırılmayı öğrenen köklerden doğar.
Bazı yaralar görünmez.
Dışarıdan gülerken, içimizde sessizce kanayan yerler vardır. Ve biz, hayata rağmen yaşamaya devam ederiz.
Ama ne garip… İnsan en çok da kırıldığı yerden öğrenir, büyür, olgunlaşır.
Kırıldığımız yer aslında zayıflığımız değil, en büyük gücümüzdür. Çünkü orada durmayı, düşünmeyi, içine bakmayı öğreniriz. Orası sustuğumuz yerdir… Ama aynı zamanda içimizde yeni bir şeyin filizlendiği yerdir.
Hayat, hep güzel anlarla dolu değil. Herkesin kalbinde kimsenin bilmediği bir yara, geceleri uykusuz bırakan bir düşünce, içine attığı bir “neden?” vardır. Ama işte o sorular, o sızılar ruhu büyütür. Kırıldıkça daha derin, daha anlayışlı, daha "insan" oluruz.
Bazen bir dostun sırtımızdan sapladığı sözle, bazen hayal ettiğimiz bir şeyin elimizden kayıp gitmesiyle, bazen de sevdiklerimizi çaresizce izlemek zorunda kalınca kırılırız. Ama her defasında, içimizde yeni bir ben doğar. Daha güçlü, daha gerçek, daha farkında…
Hayat bize her zaman neşeyle değil, bazen acıyla da öğretir. Ve biz, kırıldığımız her yerden yeniden filizleniriz. Tıpkı çatlaktan ışık alan tohum gibi… O karanlığın içinden başını yukarı uzatan, nefes almaya çalışan bir ruh gibi…