Eğitim denilince aklımıza ilk gelen genellikle akademik başarıdır: sınavlar, notlar, diplomalar...

Ama asıl soruyu sormayı unuturuz: İnsanı sadece bilgisi mi büyütür, yoksa kalbi de mi eğitilmelidir?

Bir çocuğa matematik öğretebiliriz. Tarih ezberletebilir, kimya formüllerini belleğine kazıyabiliriz. Ama ya merhameti? Empatiyi? Sabretmeyi, dinlemeyi, sevmeyi kim öğretecek?

Sınıfın duvarları bilgiyle dolu olabilir ama o duvarlar arasında kalbe dokunulmamışsa, öğrenilenler sadece geçici veridir. Çünkü kalbe değmeyen bilgi, akılda tutuluverse bile hayata yansımaz.

Bir öğretmen, sadece konusunu iyi bilen kişi değildir. Aynı zamanda bir ruh şekillendiricisidir. Bir öğrencinin gözünün içine bakarak onun ne hissettiğini anlayabilen, başarının sadece doğru cevabı vermek değil, doğru insan olmak olduğunu gösterebilen kişidir.

Bugün birçok çocuk, yalnızca öğrenme zorluğu yaşamıyor; aynı zamanda sevilmediğini, anlaşılmadığını ve görülmediğini hissediyor. Bu duygularla dolu bir kalbe, en doğru bilgiyi bile koysanız, yeşermez.

Oysa bazen sadece bir elin omzunda olması, bir öğrencinin hayatını değiştirebilir. "Sen yapabilirsin" diyen bir cümle, karanlık bir zihni aydınlatabilir. Eğitimde kalp, bilgiyi anlamlı kılan yerdir. Kalpten geçmeyen bilgi, sadece sınavda işe yarar; hayatta değil.

Bu yüzden eğitimi sadece müfredatla sınırlamamalıyız. Sevgi, saygı, şefkat ve anlayış da öğretilmeli. Çünkü bilgili insanlar toplumu ileri götürür ama vicdanlı insanlar dünyayı yaşanır kılar.

Unutmayalım:
Kalbine dokunamadığınız öğrencinin zihnine hiçbir şey bırakamazsınız.
Ama kalbine ulaşabildiğiniz bir çocuk, dünyayı değiştirebilir.