Bir an, bir ömürden daha çok şey anlatır.

Hayat çoğu zaman büyük olaylarla değil, küçük anlarla şekillenir.
Bir bakış, bir gülümseme, bir sessizlik...
Bazen saniyelik bir an, bize yılların veremediği bir ders verir.

Bir sabah kahvesini annenle içmek,
Babanın sessizce omzuna dokunması,
Yolda yürürken bir çocuğun sana sebepsizce gülümsemesi…
Bunlar küçük şeyler gibi görünür, ama kalbe dokunan yerleri büyüktür.

Hayat o kadar hızlı akıyor ki çoğu zaman bu anları fark edemiyoruz.
Oysa esas olan hep orada duruyor.
Ne mutlu eden şeyler büyük harflerle yazılmış başarılar,
Ne de yıkan şeyler hep büyük kayıplar…
Aslında her şey, o minicik ayrıntılarda gizli.

Bir gün fark ediyorsun mesela,
En güzel mutluluk, sevdiklerin yanındayken susabilmekmiş.
En iyi ilgi, kalabalıkta değil, sessiz bir dinleyişteymiş.
Ve bazen birinin "Nasılsın?" demesi, tüm gününü aydınlatabiliyormuş.

Küçük anlar...
Kırmadan uyarabildiğin bir dost,
Sana kapısını açan bir yaşlı teyzenin gözündeki teşekkür,
Bir çiçeği sularken hissettiğin iç huzur…
Hepsi bize yaşamın özünü fısıldar.

Hayat bize hep büyük şeyleri kovalamayı öğretti belki,
Ama büyümek, aslında küçücük şeyleri fark etmekle başlıyor.
Ve insan, en çok o küçük anlarda büyüyor.

Çünkü bazen...