İnsan olmak… Ne kadar kolay söyleniyor, değil mi? Oysa en zor sınav belki de tam burada başlıyor: Gerçekten “insan” kalabilmek.
Dünyaya gelmek bir mucize, ama insan kalmak bir seçim.
Her gün bizi sınayan onlarca durumla karşı karşıyayız:
Sabırla, vicdanla, merhametle, öfkeyle, kayıpla, kederle…
Kimi zaman kendimize rağmen iyi kalmayı seçmemiz gerekiyor.
Bir haksızlığa sessiz kalmamak,
Birini ezip geçmemek,
Güç varken şefkatli olabilmek,
Yorgunken bile bir tebessüm verebilmek…
İşte insanlık dediğimiz şey tam olarak orada başlıyor.
İnsan olmak, sadece doğmakla olmaz.
Bu, hayat boyu süren bir sınavdır.
Kimseye fark ettirmeden iyilik yapmak,
Biri seni incitse bile incitmemeyi başarmak,
Görünmediğinde de doğru olanı yapmaktır esas olan.
Bazen en büyük sınav, susmaktır.
Bazen gitmek… bazen kalmak.
Bazen affetmek, bazen de yoluna devam etmektir.
Ve çoğu zaman bu sınavların sonucu kâğıtlarda değil, kalpte yazılıdır.
Her sabah yeniden başlar insanlık sınavı.
Komşuna selam vermekle,
Yolda bir çöpü yerden almakla,
Bir çocuğun başını okşamakla,
Bir yaşlının yükünü hafifletmekle…
Ve en çok da… kimsenin görmediği yerlerde insan kalabilmekle.
Çünkü insan olmak, unvanla, parayla, bilgiyle değil;
Kalple ölçülür.
Ve bu sınavın geçer notu, sadece kalpten geçer.