Evet... Sınanmadan anlamıyoruz bazen. Ama sınandıktan sonra bir daha asla aynı kalmıyoruz.

Hayatta bazı şeyleri ancak başımıza geldiğinde anlıyoruz.
Okuduğumuz, duyduğumuz ya da başkalarında gördüğümüz yetmiyor.
Kendi canımız acımadan, kendi yüreğimiz sızlamadan… tam olarak kavrayamıyoruz.

Sabretmenin ne demek olduğunu,
Ancak sabredecek bir şeyimiz kalmadığında anlıyoruz.
Şükretmenin kıymetini,
Elimizdekiler gidince fark ediyoruz.
Ve sevginin gücünü,
Bizi koşulsuz seven biri sessizce çekip gidince anlıyoruz.

Sınanmadan anlamıyoruz.
Kırılmadan güçlü olmanın değerini,
Yorulmadan dinlenmenin kıymetini,
Yalnız kalmadan bir omzun ne kadar değerli olduğunu bilmiyoruz.

Bazen hayata kızıyoruz:
"Neden ben?" diyoruz.
Ama zamanla öğreniyoruz ki,
O sorular bizi biraz daha kendimize yaklaştırıyor.
O kırılmalar bizi olgunlaştırıyor.
O sessizlikler, içimizdeki sesi duymamıza vesile oluyor.

Sınanmadan, gerçek dostu ayırt edemiyoruz.
Sınanmadan, neye ne kadar tutunduğumuzu göremiyoruz.
Ve bazen sınandıkça anlıyoruz en çok neyi sevdiğimizi…
Neyi bırakabildiğimizi, neyi asla bırakamayacağımızı…

Hayat öğretmen gibi.
Ama önce sınavı veriyor, sonra dersi öğretiyor.
Ve biz bazen, en çok canımız acıdığında büyüyoruz.
Çünkü bazı gerçekler sadece yaşanarak öğreniliyor.